“Var olmuş her ne varsasaygı duyulmayı hak ediyordu.”
“Anne hava çok sıcak. Çok yoruldum ben artık. Yürüyecek gücüm kalmadı,” dedi Fer. Annesi, tavus kuşu desenli bohçasını bir anda yere bırakıp dizlerinin üzerine çökerek Fer'in kollarını sıkı sıkıya tuttu.
En acı yaşanmışlıkların deneyimi ile harmanlanmış gözleri, şimdi umutların yeşermeye başladığı bir çiçek bahçesine dönüşmüştü. Kara gözlerini oğlunun gözlerinin içine dikerek; “Fer! Ne konuştuk seninle biz? Cennete gidiyoruz demedik mi? Çocukların öldürülmediği, savaşların olmadığı, bombaların kafamıza düşmediği, yemyeşil meyve ağaçlarının olduğu bahçelerden elma koparacağımızı düşünmedik mi? Denizi düşün Fer! Masmavi ve sonsuz büyüklükteki o suyun kenarında gözlerini kapatıp güneşin göz kapaklarını ısıtırken dalgaların sesini düşün! Cenneti düşün Fer!”
“Var olmuş her ne varsasaygı duyulmayı hak ediyordu.”
“Anne hava çok sıcak. Çok yoruldum ben artık. Yürüyecek gücüm kalmadı,” dedi Fer. Annesi, tavus kuşu desenli bohçasını bir anda yere bırakıp dizlerinin üzerine çökerek Fer'in kollarını sıkı sıkıya tuttu.
En acı yaşanmışlıkların deneyimi ile harmanlanmış gözleri, şimdi umutların yeşermeye başladığı bir çiçek bahçesine dönüşmüştü. Kara gözlerini oğlunun gözlerinin içine dikerek; “Fer! Ne konuştuk seninle biz? Cennete gidiyoruz demedik mi? Çocukların öldürülmediği, savaşların olmadığı, bombaların kafamıza düşmediği, yemyeşil meyve ağaçlarının olduğu bahçelerden elma koparacağımızı düşünmedik mi? Denizi düşün Fer! Masmavi ve sonsuz büyüklükteki o suyun kenarında gözlerini kapatıp güneşin göz kapaklarını ısıtırken dalgaların sesini düşün! Cenneti düşün Fer!”