Metin Öztürk ve Yavuz Öztürkler “Benim de Hayatım Roman“da ilginç ve pek de alışık olmadığımız bir Anadolu'yla tanıştırıyor bizi. Kars şehrimiz, bu kez parlak zekalı insanlarıyla, eğlencesiyle ve elbette ki gerçek şivesiyle çıkıyor karşımıza. Yirmi bir farklı öyküyle, memleketlerinden birbirinden tatlı insan manzaraları sunan Öztürk ve Öztürkler okurunu yakalıyor, düşündürüyor, zaman zaman zorluyor, zaman zaman hüzünlendiriyor, ama ne olursa olsun, sonunda yine güldürmeyi başarıyor.
“En sevdiğim süs eşyam ve el aksesuarım olan camış derisinden yaptırdığım matrağımı saraç Nureddin'den aldığım balıh yağıynan cilalarken Yekedavan Gülavatın'ın yeğeni Gırcihli Züleyha gelerek, bana, “Yekedavan Mamam seni aşğananın dalında behliyir,“ dedi. Hiçbir şey beni matrağımdan bir anda ayıramazdı. Bunun tek istisnası Yekedavan'ın beni çağırması olabilirdi ancak. Bu sebeple cilalamakta olduğum matrağımı bir kenara bırakıp, hemen Yekedavan'ın beni beklediği yere seyirttim. Maşnada süt çekerken ben aklına düşmüşüm. Aşğanaya yaklaştıkça maşnanın topundan gelen o armonik sesler adeta beni büyülemişti ve adımlarımı biraz daha sıklaştırmıştım. Bir ara öyle hızlanmışım ki, Keleş Kasımgilin evinin gabağındaki noyun üzerinden atlarken lastiğimin bir tekini düşürmüşüm, ama ta ki ayağıma gangal batana kadar hâlâ lastiğimin birinin düştüğünün farkında eğildim.“
Metin Öztürk ve Yavuz Öztürkler “Benim de Hayatım Roman“da ilginç ve pek de alışık olmadığımız bir Anadolu'yla tanıştırıyor bizi. Kars şehrimiz, bu kez parlak zekalı insanlarıyla, eğlencesiyle ve elbette ki gerçek şivesiyle çıkıyor karşımıza. Yirmi bir farklı öyküyle, memleketlerinden birbirinden tatlı insan manzaraları sunan Öztürk ve Öztürkler okurunu yakalıyor, düşündürüyor, zaman zaman zorluyor, zaman zaman hüzünlendiriyor, ama ne olursa olsun, sonunda yine güldürmeyi başarıyor.
“En sevdiğim süs eşyam ve el aksesuarım olan camış derisinden yaptırdığım matrağımı saraç Nureddin'den aldığım balıh yağıynan cilalarken Yekedavan Gülavatın'ın yeğeni Gırcihli Züleyha gelerek, bana, “Yekedavan Mamam seni aşğananın dalında behliyir,“ dedi. Hiçbir şey beni matrağımdan bir anda ayıramazdı. Bunun tek istisnası Yekedavan'ın beni çağırması olabilirdi ancak. Bu sebeple cilalamakta olduğum matrağımı bir kenara bırakıp, hemen Yekedavan'ın beni beklediği yere seyirttim. Maşnada süt çekerken ben aklına düşmüşüm. Aşğanaya yaklaştıkça maşnanın topundan gelen o armonik sesler adeta beni büyülemişti ve adımlarımı biraz daha sıklaştırmıştım. Bir ara öyle hızlanmışım ki, Keleş Kasımgilin evinin gabağındaki noyun üzerinden atlarken lastiğimin bir tekini düşürmüşüm, ama ta ki ayağıma gangal batana kadar hâlâ lastiğimin birinin düştüğünün farkında eğildim.“