“İnsanlar onu soracaklardı, ne diyecekti onlara? Onu, yetmiş yaşındaki bu adamı, tanıtmak zorunda kalacaktı: ‘Bu sabah doğan oğlum.' Sonra da yaşlı adam battaniyesine sarınacak ve hareketli mağazaların, köle pazarının —bir an oğlunun zenci olmasını dilemişti.Lüks evlerin olduğu bölgenin, huzurevinin yanından geçerken ağır ağır yürüyeceklerdi yaşlı adamla…”
F. Scott Fitzgerald'ın ölümsüz eseri, dünyaya gözlerini yaşlı bir adam olarak açan Benjamin Button'ın “gençleşerek” evrilen yaşamının bir portresini sunuyor. Fitzgerald, kendi deyişiyle tüm tanrıların öldüğü, tüm savaşların gerçekleştiği ve insanın içindeki tüm inancın yerle bir edildiği bir çağda kaleme aldığı bu hikâyeyle Amerika'nın kayıp kuşağını canlı bir biçimde betimliyor. Geçtiğimiz yüzyılın ilk yıllarının Amerikan taşrasındaki etkilerini de gözden kaçırmadan, bir toplumun hayal kırıklıkları ve umutlarını başarılı bir biçimde harmanlıyor.
“İnsanlar onu soracaklardı, ne diyecekti onlara? Onu, yetmiş yaşındaki bu adamı, tanıtmak zorunda kalacaktı: ‘Bu sabah doğan oğlum.' Sonra da yaşlı adam battaniyesine sarınacak ve hareketli mağazaların, köle pazarının —bir an oğlunun zenci olmasını dilemişti.Lüks evlerin olduğu bölgenin, huzurevinin yanından geçerken ağır ağır yürüyeceklerdi yaşlı adamla…”
F. Scott Fitzgerald'ın ölümsüz eseri, dünyaya gözlerini yaşlı bir adam olarak açan Benjamin Button'ın “gençleşerek” evrilen yaşamının bir portresini sunuyor. Fitzgerald, kendi deyişiyle tüm tanrıların öldüğü, tüm savaşların gerçekleştiği ve insanın içindeki tüm inancın yerle bir edildiği bir çağda kaleme aldığı bu hikâyeyle Amerika'nın kayıp kuşağını canlı bir biçimde betimliyor. Geçtiğimiz yüzyılın ilk yıllarının Amerikan taşrasındaki etkilerini de gözden kaçırmadan, bir toplumun hayal kırıklıkları ve umutlarını başarılı bir biçimde harmanlıyor.