Bir gazeteci gözüyle 50'li yılların ağır yaralı Berlin'i...
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından 1945'in Mayıs ayı başlarında imzaladığı teslim antlaşmasıyla yenilgiyi kabul eden Almanya, savaşta 20 milyon insanını yitirdi. Kentleri, ulaşım sistemleri yerle bir edildi. Endüstrisi çöktü. Aileleri evlatsız, çocukları babasız, kadınları erkeksiz, fabrikaları işçisiz kaldı. Ağır yaralı bu topluma kısa bir süre sonra on binlerce "tecavüz çocuğu" katılacaktı; annelerinin bile benimseyemediği çocuklar…
1954 Ekimi'nde Milliyet gazetesinin başına getirilen Abdi İpekçi, okul arkadaşı ve meslektaşı Orhan Karaveli'yi, o tarihlerde neredeyse hiçbir Türk'ün yaşamadığı Almanya'ya, bu yıkılmış ülkeyi gözlemlemesi için, Berlin muhabiri olarak gönderdi.
Orhan Karaveli, Berlin'in Yalnız Kadınları'nda 50'li yıllarda Berlin'de tanıklık ettiği olayları, insanların sarsılmış ruh hallerini, "Hitler olayı"nı ve özellikle kentin "yalnız kadınları" ile genç bir gazeteci olarak yaşadıklarını okuyucuyla paylaşıyor.
Bir gazeteci gözüyle 50'li yılların ağır yaralı Berlin'i...
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından 1945'in Mayıs ayı başlarında imzaladığı teslim antlaşmasıyla yenilgiyi kabul eden Almanya, savaşta 20 milyon insanını yitirdi. Kentleri, ulaşım sistemleri yerle bir edildi. Endüstrisi çöktü. Aileleri evlatsız, çocukları babasız, kadınları erkeksiz, fabrikaları işçisiz kaldı. Ağır yaralı bu topluma kısa bir süre sonra on binlerce "tecavüz çocuğu" katılacaktı; annelerinin bile benimseyemediği çocuklar…
1954 Ekimi'nde Milliyet gazetesinin başına getirilen Abdi İpekçi, okul arkadaşı ve meslektaşı Orhan Karaveli'yi, o tarihlerde neredeyse hiçbir Türk'ün yaşamadığı Almanya'ya, bu yıkılmış ülkeyi gözlemlemesi için, Berlin muhabiri olarak gönderdi.
Orhan Karaveli, Berlin'in Yalnız Kadınları'nda 50'li yıllarda Berlin'de tanıklık ettiği olayları, insanların sarsılmış ruh hallerini, "Hitler olayı"nı ve özellikle kentin "yalnız kadınları" ile genç bir gazeteci olarak yaşadıklarını okuyucuyla paylaşıyor.