Bıçak sırtında aşk; internetin gizemli dünyasıyla, sokağın soğuk gerçekliği arasında sıkışan Ece'nin romanı.
Sanalla gerçeğin iç içe geçtiği, aşkın üzerine damla damla sızan kanla, gerçeği yalandan ayırmaya çalışacağınız, soluk soluğa bir arayış hikayesi. Ece'nin masum dünyasına giren Sabri ve Gökmen'in ayak izlerini takip ederek, mutluluk umudunun nelere malolabileceğine tanık olacaksınız.
Hangisi gerçek; sokakta karşılaştığınız mı? İnternetin sanal dehlizlerinde karşınıza çıkan mı?
'' Sabah uyandığında genişçe bir yatakta, çırılçıplak buldu kendisini. Yanında Sabri, yorgana sarılmış uyuyordu. Yorganı hafif kaldırdı, çıplaktı. Saate gitti gözü, vakit öğleden sonrayı gösteriyordu. Tenine değen katılaşmaya yakın bir ıslaklığı fark edince yorganı üzerinden attı. Yatağa bulaşmış, çarşafın kendi yattığı tarafı boyayan kırmızılığı gördü. Önce bunun kendi kanı olduğunu anlayamadı, bu durum çok fazla sürmedi. Ece, gecenin kendisi için nelere mal olduğunu sorgulamaya başladığında, gözü parmağını süsleyen tek taş pırlanta yüzüğe takıldı. 'Sabri'ye hak verdi. Gerçekten çok ucuz kaldı!' İçinden gelen engel olunamaz ağlama krizi, riayet etmekten başka alternatif tanımıyordu. Ece, yorganı tekrar kan pıhtılarının üzerine kapattı, vücudunun; pelteleşmiş ıslaklığa temas etmemesi için iyice büzüldü, yanaklarına akan yaşları silmeye takati olmadığını anlayarak, başıboş bıraktı. Büyük bir sessizlik içinde, ritüelin bozulmasından korkar gibi çıt çıkarmadan, ne kadar ağladığını bilemedi. Bu halsizlik onu tekrar yatağa sürükledi, gözlerini sıkıca örttü. Ece'nin eylemine uyumak değil belki ölmeye yatmak denilebilir.''
Bıçak sırtında aşk; internetin gizemli dünyasıyla, sokağın soğuk gerçekliği arasında sıkışan Ece'nin romanı.
Sanalla gerçeğin iç içe geçtiği, aşkın üzerine damla damla sızan kanla, gerçeği yalandan ayırmaya çalışacağınız, soluk soluğa bir arayış hikayesi. Ece'nin masum dünyasına giren Sabri ve Gökmen'in ayak izlerini takip ederek, mutluluk umudunun nelere malolabileceğine tanık olacaksınız.
Hangisi gerçek; sokakta karşılaştığınız mı? İnternetin sanal dehlizlerinde karşınıza çıkan mı?
'' Sabah uyandığında genişçe bir yatakta, çırılçıplak buldu kendisini. Yanında Sabri, yorgana sarılmış uyuyordu. Yorganı hafif kaldırdı, çıplaktı. Saate gitti gözü, vakit öğleden sonrayı gösteriyordu. Tenine değen katılaşmaya yakın bir ıslaklığı fark edince yorganı üzerinden attı. Yatağa bulaşmış, çarşafın kendi yattığı tarafı boyayan kırmızılığı gördü. Önce bunun kendi kanı olduğunu anlayamadı, bu durum çok fazla sürmedi. Ece, gecenin kendisi için nelere mal olduğunu sorgulamaya başladığında, gözü parmağını süsleyen tek taş pırlanta yüzüğe takıldı. 'Sabri'ye hak verdi. Gerçekten çok ucuz kaldı!' İçinden gelen engel olunamaz ağlama krizi, riayet etmekten başka alternatif tanımıyordu. Ece, yorganı tekrar kan pıhtılarının üzerine kapattı, vücudunun; pelteleşmiş ıslaklığa temas etmemesi için iyice büzüldü, yanaklarına akan yaşları silmeye takati olmadığını anlayarak, başıboş bıraktı. Büyük bir sessizlik içinde, ritüelin bozulmasından korkar gibi çıt çıkarmadan, ne kadar ağladığını bilemedi. Bu halsizlik onu tekrar yatağa sürükledi, gözlerini sıkıca örttü. Ece'nin eylemine uyumak değil belki ölmeye yatmak denilebilir.''