Bilgi ve Kutsal, Seyyid Hüseyin Nasr'ın en önemli eserlerinden biridir. Metnini, 1981 yılında verdiği "Gifford Lectures" oluşturmaktadır. Kendisi Batı dünyasının din hakkındaki bu en ünlü ve itibarlı konferansına katılan ilk müslümandır. Eser, Almanca ve Fransızcaya da tercüme edilmiş ve geniş yankı uyandırmıştır. Bilgi ve Kutsal, yazarının Batı, Doğu ve İslam Geleneklerine vukufiyetini kanıtlamakla kalmaz, onun aynı zamanda büyük bir mütefekkir olduğunu da ortaya koyar. Bilginin kutsal fikri ve tecrübesinden koparıldığı çağımızda, Nasr, bu sonucu doğuran zihni serüveni başarıyla tasvir etmekte ve bu sürecin öncü fikirlerini derin bir eleştiriye tabi tutmaktadır. Yazara göre Geleneğin çağlar boyu kalbinde yaşattığı "Hikmet", modern insan için tam anlamıyla bir "yitik"tir. Bu yitiriş yahut unutuş onu bütün entellektüel çabanın temeli olabilecek hakiki bir metafizik öğretiden mahrum etmiştir. Yapılacak iş, Geleneği yani "Perennial Hikmet"i yeniden keşfetmek, böylece akıl, bilim ve hakikat tasavvurlarını sağlam esaslara dayandırmaktır. Bu da herşeyden önce İslam tefekkür geleneğinde "zevki hikmet" denilen "sapiental" bilgiye marifet kesbedip bilgi ile kutsal arasındaki ilişkinin bir kez daha farkına varmaktır.
Bilgi ve Kutsal, Seyyid Hüseyin Nasr'ın en önemli eserlerinden biridir. Metnini, 1981 yılında verdiği "Gifford Lectures" oluşturmaktadır. Kendisi Batı dünyasının din hakkındaki bu en ünlü ve itibarlı konferansına katılan ilk müslümandır. Eser, Almanca ve Fransızcaya da tercüme edilmiş ve geniş yankı uyandırmıştır. Bilgi ve Kutsal, yazarının Batı, Doğu ve İslam Geleneklerine vukufiyetini kanıtlamakla kalmaz, onun aynı zamanda büyük bir mütefekkir olduğunu da ortaya koyar. Bilginin kutsal fikri ve tecrübesinden koparıldığı çağımızda, Nasr, bu sonucu doğuran zihni serüveni başarıyla tasvir etmekte ve bu sürecin öncü fikirlerini derin bir eleştiriye tabi tutmaktadır. Yazara göre Geleneğin çağlar boyu kalbinde yaşattığı "Hikmet", modern insan için tam anlamıyla bir "yitik"tir. Bu yitiriş yahut unutuş onu bütün entellektüel çabanın temeli olabilecek hakiki bir metafizik öğretiden mahrum etmiştir. Yapılacak iş, Geleneği yani "Perennial Hikmet"i yeniden keşfetmek, böylece akıl, bilim ve hakikat tasavvurlarını sağlam esaslara dayandırmaktır. Bu da herşeyden önce İslam tefekkür geleneğinde "zevki hikmet" denilen "sapiental" bilgiye marifet kesbedip bilgi ile kutsal arasındaki ilişkinin bir kez daha farkına varmaktır.