“Toplumun ortak belleği her şeyden önce bugüne ilişkin ortak bir kavrayıştır. Yaşadığımız tarihte dün ve bugün arasındaki bağ her alandaki değişimin şiddeti ve hızıyla toplumların kolektif belleğini çökertmiş durumdadır. Gerçeklik alanı parçalandıkça düşünce de parçalara ayrılıp fetişleşmeye başlıyor. Gerçekliğin gerçek bilgisi ancak pratik ve düşünce arasındaki bu kısır döngünün aşılmasıyla mümkündür.
Kuşkusuz toplumun bilgisi topluma verilen anlamla başlar. Tanıklık ettiğimiz tarih, insanlığın hiç olmadığı kadar sermayenin tahakkümüne maruz kaldığı bir tarihtir. Sermaye Marx'ın vurgusuyla kendi suretinde bir dünya yaratmış ve kapitalizm evrensel bir sistem haline dönüşmüştür. Yani gerçeklik alanı parçalansa da, parçalanmış gerçekliğin içindeki gerçek hiç olmadığı kadar netleşmektedir. Bu anlamda karşımızdaki parçalanmış çokluğun oluşturduğu yapı naifliği değil, bir tür kabalığı temsil etmektedir. Sermaye hiç olmadığı kadar kaba ve radikaldir. Bugünün bilme pratiklerine yaygın ölçekte sirayet etmiş olan gerçekliği parçalara ayırarak bilme çabası sonuçta kaba olan gerçeklik karşısında ya yenilmek ya da onun yeniden üretimine katkı sağlamaktan öteye gidememektedir. Radikal gerçeklik karşısında eleştirel radikal düşünceye ihtiyaç dün olduğundan daha fazladır.“
“Toplumun ortak belleği her şeyden önce bugüne ilişkin ortak bir kavrayıştır. Yaşadığımız tarihte dün ve bugün arasındaki bağ her alandaki değişimin şiddeti ve hızıyla toplumların kolektif belleğini çökertmiş durumdadır. Gerçeklik alanı parçalandıkça düşünce de parçalara ayrılıp fetişleşmeye başlıyor. Gerçekliğin gerçek bilgisi ancak pratik ve düşünce arasındaki bu kısır döngünün aşılmasıyla mümkündür.
Kuşkusuz toplumun bilgisi topluma verilen anlamla başlar. Tanıklık ettiğimiz tarih, insanlığın hiç olmadığı kadar sermayenin tahakkümüne maruz kaldığı bir tarihtir. Sermaye Marx'ın vurgusuyla kendi suretinde bir dünya yaratmış ve kapitalizm evrensel bir sistem haline dönüşmüştür. Yani gerçeklik alanı parçalansa da, parçalanmış gerçekliğin içindeki gerçek hiç olmadığı kadar netleşmektedir. Bu anlamda karşımızdaki parçalanmış çokluğun oluşturduğu yapı naifliği değil, bir tür kabalığı temsil etmektedir. Sermaye hiç olmadığı kadar kaba ve radikaldir. Bugünün bilme pratiklerine yaygın ölçekte sirayet etmiş olan gerçekliği parçalara ayırarak bilme çabası sonuçta kaba olan gerçeklik karşısında ya yenilmek ya da onun yeniden üretimine katkı sağlamaktan öteye gidememektedir. Radikal gerçeklik karşısında eleştirel radikal düşünceye ihtiyaç dün olduğundan daha fazladır.“