Bir aydının umudu, dünyada bir etkisi olması değil; bir gün bir yerlerde, birinin ne yazdıysa tam tamına onu okuyacağıdır. (Thedor Adorno)
Günümüz dünya siyasetine hâkim olan ‘'kökleşmiş insan düşmanlığına'' karşı insanlığın çıkış yolu Anadolu'da kavramsallaşmış ve uygulanmış insan odaklı siyaset, bilim, hukuk, yönetim ve toplum aklıdır. Taptuk Emre'nin adalet felsefesi, Yunus Emre'nin, Karacoğlan'ın, Hatayî'nin, Âşık Veysel'in, Sadî'nin dizelerine yansıyan insan sevgisi binyılların birikimidir.
Yaylalarını, kıyılarını, ovalarını betona boğduğumuz; dağlarını taş ocakları için delik deşik ettiğimiz; güzelim ormanlarını seralar, odun, kömür ve madenler için yaktığımız; bal akan, bereket akan nehir, göl ve denizlerini zehirli atıklar ve kanalizasyonlarla doldurduğumuz; ören yerlerini, antik şehirlerini definecilerle perişan ettiğimiz; eşsiz kaya yazıtlarının, tarihi eserlerinin, fresklerinin üzerine kaba saba yazılar yazdığımız; binlerce endemik bitkisinin, canlısının soyunu tükettiğimiz; insanlığın, mazlumların, yetimlerin sığınağı Anadolu için Çanakkale'de toprağa kazınan o muhteşem şiirdeki sesleniş gibi ''Dur Yolcu! Bilmeden gelip geçtiğin, delik deşik ettiğin, kirlettiğin, basıp geçtiğin bu topraklar; medeniyet tarihinin yazıldığı, insanlığa insanlık güneşinin doğduğu topraklardır!'' diye haykırmanın zamanı geçmektedir.
Karacoğlan'ın muhteşem seslenişi ''Üryan geldim gene üryan giderim/Bu dünyanın hesabını bize sorarlar'' aslında yaşam felsefesinin oluşumunda insanlığa önemli mesajlardır.
BM girişinde yazılı, insanlığı barışa davet eden Sadî'nin şiiri, yine BM‘nin duvarında asılı Kadeş antlaşması bu topraklardan insanlığa ışık veren aktarımlardır.
Bir aydının umudu, dünyada bir etkisi olması değil; bir gün bir yerlerde, birinin ne yazdıysa tam tamına onu okuyacağıdır. (Thedor Adorno)
Günümüz dünya siyasetine hâkim olan ‘'kökleşmiş insan düşmanlığına'' karşı insanlığın çıkış yolu Anadolu'da kavramsallaşmış ve uygulanmış insan odaklı siyaset, bilim, hukuk, yönetim ve toplum aklıdır. Taptuk Emre'nin adalet felsefesi, Yunus Emre'nin, Karacoğlan'ın, Hatayî'nin, Âşık Veysel'in, Sadî'nin dizelerine yansıyan insan sevgisi binyılların birikimidir.
Yaylalarını, kıyılarını, ovalarını betona boğduğumuz; dağlarını taş ocakları için delik deşik ettiğimiz; güzelim ormanlarını seralar, odun, kömür ve madenler için yaktığımız; bal akan, bereket akan nehir, göl ve denizlerini zehirli atıklar ve kanalizasyonlarla doldurduğumuz; ören yerlerini, antik şehirlerini definecilerle perişan ettiğimiz; eşsiz kaya yazıtlarının, tarihi eserlerinin, fresklerinin üzerine kaba saba yazılar yazdığımız; binlerce endemik bitkisinin, canlısının soyunu tükettiğimiz; insanlığın, mazlumların, yetimlerin sığınağı Anadolu için Çanakkale'de toprağa kazınan o muhteşem şiirdeki sesleniş gibi ''Dur Yolcu! Bilmeden gelip geçtiğin, delik deşik ettiğin, kirlettiğin, basıp geçtiğin bu topraklar; medeniyet tarihinin yazıldığı, insanlığa insanlık güneşinin doğduğu topraklardır!'' diye haykırmanın zamanı geçmektedir.
Karacoğlan'ın muhteşem seslenişi ''Üryan geldim gene üryan giderim/Bu dünyanın hesabını bize sorarlar'' aslında yaşam felsefesinin oluşumunda insanlığa önemli mesajlardır.
BM girişinde yazılı, insanlığı barışa davet eden Sadî'nin şiiri, yine BM‘nin duvarında asılı Kadeş antlaşması bu topraklardan insanlığa ışık veren aktarımlardır.