Bilinç dediğimiz şey nedir? Tanımlanabilir mi? Algıdan, zekadan, düşünceden, dilden ya da benlikten ayrı bir şey midir? Fiziksel bir organ olan beynimiz dış dünyaya dair öznel deneyimlerimizi nasıl oluyor da algılayıp anlamlandırabiliyor? Zihnimizde oluşan imgeler gerçeklikle ne kadar örtüşüyor? Yoksa bir yanılsama içinde miyiz? Peki ya gerçekten özgür iradeye sahip miyiz? Günümüzde farklı disiplinlerden birçok araştırmacı bunun gibi sorulara hala yanıt arıyor.
Beyinle ilgili araştırmalarda ulaşılan yeni sonuçlar, bilinçle ilgili tartışmaları körüklerken bu tartışmalara biyologlar, sinirbilimciler, psikologlar ve felsefeciler de katılıyor. Bu alandaki güncel keşiflerden ve süregiden tartışmalardan yola çıkan Susan Blackmore bu kitapta benliğin yapısını, dikkat mekanizmalarını, bilincin sinirsel bağıntılarını ve bilincin değişen durumlarının fizyolojisini nasıl anladığımızı açıklıyor. Bunu yaparken de okuru fiziksel varlığımızdan zihinsel derinliklerimize uzanan bir sorgulamaya davet ediyor.
Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sinan Canan kitabın Türkçe baskısı için kaleme aldığı önsözde bilinç araştırmaları hakkında şunları belirtti: “Dışarıdaki gerçekliğin ne olduğunu doğrudan deneyimleme imkanımız yok. Zihnimizde oluşan imgeleri ve deneyimleri ‘gerçek' olarak algılamaktan başka çaremiz yok. Fakat kendimize sürekli olarak ‘Acaba gerçek/hakikat nasıl bir şey?' sorusunu sormadan da duramıyoruz en azından bazılarımız. Tarihimizin başlangıcından beri de muhtemelen en önemli sorunumuz bu: Varlığımızın gizemini çözmek, tüm soruların sorusu olan o büyük sorunun cevabını yakalamak: ‘Ben aslında neyim?' Elinizdeki kitap bu büyük soruna ilişkin yazılmış ne ilk metin ne de muhtemelen sonuncu olacak. Fakat yazar Susan Blackmore 2017 yılı itibarıyla bilinç sorununa ilişkin tartışmaları gayet güzel bir özetle istifademize sunuyor.”
Bilinç dediğimiz şey nedir? Tanımlanabilir mi? Algıdan, zekadan, düşünceden, dilden ya da benlikten ayrı bir şey midir? Fiziksel bir organ olan beynimiz dış dünyaya dair öznel deneyimlerimizi nasıl oluyor da algılayıp anlamlandırabiliyor? Zihnimizde oluşan imgeler gerçeklikle ne kadar örtüşüyor? Yoksa bir yanılsama içinde miyiz? Peki ya gerçekten özgür iradeye sahip miyiz? Günümüzde farklı disiplinlerden birçok araştırmacı bunun gibi sorulara hala yanıt arıyor.
Beyinle ilgili araştırmalarda ulaşılan yeni sonuçlar, bilinçle ilgili tartışmaları körüklerken bu tartışmalara biyologlar, sinirbilimciler, psikologlar ve felsefeciler de katılıyor. Bu alandaki güncel keşiflerden ve süregiden tartışmalardan yola çıkan Susan Blackmore bu kitapta benliğin yapısını, dikkat mekanizmalarını, bilincin sinirsel bağıntılarını ve bilincin değişen durumlarının fizyolojisini nasıl anladığımızı açıklıyor. Bunu yaparken de okuru fiziksel varlığımızdan zihinsel derinliklerimize uzanan bir sorgulamaya davet ediyor.
Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sinan Canan kitabın Türkçe baskısı için kaleme aldığı önsözde bilinç araştırmaları hakkında şunları belirtti: “Dışarıdaki gerçekliğin ne olduğunu doğrudan deneyimleme imkanımız yok. Zihnimizde oluşan imgeleri ve deneyimleri ‘gerçek' olarak algılamaktan başka çaremiz yok. Fakat kendimize sürekli olarak ‘Acaba gerçek/hakikat nasıl bir şey?' sorusunu sormadan da duramıyoruz en azından bazılarımız. Tarihimizin başlangıcından beri de muhtemelen en önemli sorunumuz bu: Varlığımızın gizemini çözmek, tüm soruların sorusu olan o büyük sorunun cevabını yakalamak: ‘Ben aslında neyim?' Elinizdeki kitap bu büyük soruna ilişkin yazılmış ne ilk metin ne de muhtemelen sonuncu olacak. Fakat yazar Susan Blackmore 2017 yılı itibarıyla bilinç sorununa ilişkin tartışmaları gayet güzel bir özetle istifademize sunuyor.”