Jandarma personeli olarak çalışan insanlar Anadolu'da genel olarak yumurtacı olarak bilinirler. Kendisinin jandarma olduğunu söyleyen herkese hemen sorarlar.
-Vay, sen de yumurtacısın demek ki?
-Evet ben de yumurtacıyım ama ondan dolayı değil, biraz uyanık olduğum için beni jandarmayaptılar.
Bize bu lakabın neden verildiğini kimsenin düşünmediğini düşündüğümden iş yine bana düştü. Bu kitapta bizim çok farklı ve normal insanların bile içinden çıkmakta zorlanabileceği görevlerimizin olduğunu, başımızı kaşıyacak zamanımızın olmadığından dolayı kimsenin yumurtasında da gözümüzün olmadığını, bu lakabın Anadolu insanının misafirperverliğinin tescili, anası, babası veya bacısı olduğunu anlattım.
-Oğlum nerede görülmüş gelen misafirin karnının doyurulmadan gönderildiği, o zaman ben size hemen iki yumurta kırayım, karnınızı doyurayım, öyle gidersiniz. Yedirmeden tövbe göndermem. Konu komşu ne der hemi de!
-Mıhtarın avradı gelen misafiri aç gönderdi, dedirtmem ben kendime. Yoğsam ölem daha iyidir. Yo olmaz yumurtaları yiyeceniz gayrı.
Evine gelen misafirin açlığını en kolay giderme şekli olan tavaya kırılan iki yumurtayı yiye yiye adımız yumurtacıya çıkmıştır. Yumurtanın en hızla pişen yiyecek olduğundan, acelemiz olduğundandır. En önemlisi anamızın ikramını kıramadığımızdandır, gönlü kalmasın diyedir.
Yumurta yemeyi çok mu seviyoruz? Elbette hayır ama adımız da işte bundan dolayı yumurtacıdır. Esas olan anamızın boynunu bükük bırakmamaktır.
Yaşatmamız gerekir iken kaybettiğimiz çok güzel gelenek ve göreneklerimiz var. Şehirleşmenin artmasından dolayı yaşadığımız çok katlı apartman dairelerindeki insanlar birbirlerini tanımıyorlar, selamlaşmıyorlar. Sadece unuttuğumuz değerlerin, yaşadığımız olayların var olduğunu hatırlatmak istedim.
Jandarma personeli olarak çalışan insanlar Anadolu'da genel olarak yumurtacı olarak bilinirler. Kendisinin jandarma olduğunu söyleyen herkese hemen sorarlar.
-Vay, sen de yumurtacısın demek ki?
-Evet ben de yumurtacıyım ama ondan dolayı değil, biraz uyanık olduğum için beni jandarmayaptılar.
Bize bu lakabın neden verildiğini kimsenin düşünmediğini düşündüğümden iş yine bana düştü. Bu kitapta bizim çok farklı ve normal insanların bile içinden çıkmakta zorlanabileceği görevlerimizin olduğunu, başımızı kaşıyacak zamanımızın olmadığından dolayı kimsenin yumurtasında da gözümüzün olmadığını, bu lakabın Anadolu insanının misafirperverliğinin tescili, anası, babası veya bacısı olduğunu anlattım.
-Oğlum nerede görülmüş gelen misafirin karnının doyurulmadan gönderildiği, o zaman ben size hemen iki yumurta kırayım, karnınızı doyurayım, öyle gidersiniz. Yedirmeden tövbe göndermem. Konu komşu ne der hemi de!
-Mıhtarın avradı gelen misafiri aç gönderdi, dedirtmem ben kendime. Yoğsam ölem daha iyidir. Yo olmaz yumurtaları yiyeceniz gayrı.
Evine gelen misafirin açlığını en kolay giderme şekli olan tavaya kırılan iki yumurtayı yiye yiye adımız yumurtacıya çıkmıştır. Yumurtanın en hızla pişen yiyecek olduğundan, acelemiz olduğundandır. En önemlisi anamızın ikramını kıramadığımızdandır, gönlü kalmasın diyedir.
Yumurta yemeyi çok mu seviyoruz? Elbette hayır ama adımız da işte bundan dolayı yumurtacıdır. Esas olan anamızın boynunu bükük bırakmamaktır.
Yaşatmamız gerekir iken kaybettiğimiz çok güzel gelenek ve göreneklerimiz var. Şehirleşmenin artmasından dolayı yaşadığımız çok katlı apartman dairelerindeki insanlar birbirlerini tanımıyorlar, selamlaşmıyorlar. Sadece unuttuğumuz değerlerin, yaşadığımız olayların var olduğunu hatırlatmak istedim.