“Bundan sonra sen benimsin. Burada, öyle senin oynadığın oyunlar yok, uyumak yok, gezmek, altını ıslatmak, ağlamak, hasta olmak yok. Hangi emir verildiyse onu yapacaksın. Yapamıyorum diye de bir söz yok. Uğraşacaksın ve yapacaksın. Bugün burada misafirimizsin. Binanın içerisini ve de dışarısını gez. Bak gör. Kim ne yapıyor, nerelere gidiyorlar, nerelerde, nasıl davranıyorlar? Öğren! Yarın sıkı bir eğitime tabi tutulacaksın. İleride senin iyi bir asker olmanı istiyorum. Şimdi sana kalacağın yeri gösterecekler. Sana bir dolap verecekler. Dolabında, oyuncak, çikolata, şeker, bunun gibi harici eşyaların olmayacak.” dedi.
O an gözlerimden yaşlar akmaya başladı, ama ağlamıyordum. Ağlamamak için de kendimi zor tutuyordum. Gözümdeki yaşları fark eden o komutan sözlerine devam etti ve:
“Evet, işte aynen böyle ol. Gözünden yaş aksa da, yine de ağlama!” dedi.
“Bundan sonra sen benimsin. Burada, öyle senin oynadığın oyunlar yok, uyumak yok, gezmek, altını ıslatmak, ağlamak, hasta olmak yok. Hangi emir verildiyse onu yapacaksın. Yapamıyorum diye de bir söz yok. Uğraşacaksın ve yapacaksın. Bugün burada misafirimizsin. Binanın içerisini ve de dışarısını gez. Bak gör. Kim ne yapıyor, nerelere gidiyorlar, nerelerde, nasıl davranıyorlar? Öğren! Yarın sıkı bir eğitime tabi tutulacaksın. İleride senin iyi bir asker olmanı istiyorum. Şimdi sana kalacağın yeri gösterecekler. Sana bir dolap verecekler. Dolabında, oyuncak, çikolata, şeker, bunun gibi harici eşyaların olmayacak.” dedi.
O an gözlerimden yaşlar akmaya başladı, ama ağlamıyordum. Ağlamamak için de kendimi zor tutuyordum. Gözümdeki yaşları fark eden o komutan sözlerine devam etti ve:
“Evet, işte aynen böyle ol. Gözünden yaş aksa da, yine de ağlama!” dedi.