17-18 Kasım 2012'de İstanbul Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenmiş olan Ali Şeriati Sempozyumu, Türkiye'deki entelektüel ilginin evrenselliğini belgelemesi açısından kayda değer bir kültürel ve entelektüel faaliyet olarak görülebilir. Bu manada özellikle Şii bir İranlı aydın ve düşünürün Sünni toplumda fikirleri ve eserleriyle rağbet görmesi ayrıca sevindirici bir gelişmedir. Ali Şeriati'nin kendi ülkesindeki popülaritesinin azami on yıllık bir gecikmeyle 1978'lerden itibaren kitapları vasıtasıyla Türkiye'de de varlık göstermesi, pek az yabancı yazar ve düşünüre nasip olmuş bir ayrıcalıktır. Şeriati'yi İranlı ve Şii kimlik unsurlarını fazla abartmadan Malik bin Nebi, İsmail Raci Faruki, Seyyid Hüseyin Nasr, Fazlurrahman, Roger Garaudy ve Aliya İzzetbegoviç gibi dünyaya mal olmuş diğer Müslüman düşünürlerle aynı düzlemde ele alıp değerlendirmenin, onu doğru anlamak ve İslam düşüncesindeki yerini ve İslami bilinçlenme sürecindeki rolünü tespit etmek açısından daha sağlıklı bir tutum olacağı düşüncesindeyiz. Ali Şeriati'nin 37 kitaptan oluşan ve birçoğu daha önce Türkçeye hiç çevrilmemiş olan külliyatını yeni ve titiz bir tercümeyle Farsçadan Türkçeye kazandıran Fecr Yayınevi, bu kültür hizmetini Şeriati'nin düşünce dünyasının çeşitli yönleriyle ele alınacağı bir Sempozyumla taçlandırmak istedi. Bu kitap işte bu niyetin ürünü olan Sempozyum tebliğlerinden ve müzakerelerinden oluşmuş bir eserdir. Bu sempozyumda Şeriati bütün olmasa da birçok yönüyle ele alındı: Aydın duruşu, eserlerindeki edebi yön, fikirlerinin İran ve Türkiye'deki yansımaları, çağdaş İslam düşüncesine katkıları, siyasal ve ekonomik görüşleri, modern Batılı akımlara yaklaşımı, gelenek ve modernizm arasındaki konumu, Şia ve Ehlisünnet'e bakışı, sosyoloji ve dinler tarihindeki yeri, insanın özgürlüğü ve yabancılaşma meselesine yaklaşımı, kadın anlayışı ve hac ibadetine getirdiği yorumlar bunların belli başlılarını oluşturmaktadır.
17-18 Kasım 2012'de İstanbul Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenmiş olan Ali Şeriati Sempozyumu, Türkiye'deki entelektüel ilginin evrenselliğini belgelemesi açısından kayda değer bir kültürel ve entelektüel faaliyet olarak görülebilir. Bu manada özellikle Şii bir İranlı aydın ve düşünürün Sünni toplumda fikirleri ve eserleriyle rağbet görmesi ayrıca sevindirici bir gelişmedir. Ali Şeriati'nin kendi ülkesindeki popülaritesinin azami on yıllık bir gecikmeyle 1978'lerden itibaren kitapları vasıtasıyla Türkiye'de de varlık göstermesi, pek az yabancı yazar ve düşünüre nasip olmuş bir ayrıcalıktır. Şeriati'yi İranlı ve Şii kimlik unsurlarını fazla abartmadan Malik bin Nebi, İsmail Raci Faruki, Seyyid Hüseyin Nasr, Fazlurrahman, Roger Garaudy ve Aliya İzzetbegoviç gibi dünyaya mal olmuş diğer Müslüman düşünürlerle aynı düzlemde ele alıp değerlendirmenin, onu doğru anlamak ve İslam düşüncesindeki yerini ve İslami bilinçlenme sürecindeki rolünü tespit etmek açısından daha sağlıklı bir tutum olacağı düşüncesindeyiz. Ali Şeriati'nin 37 kitaptan oluşan ve birçoğu daha önce Türkçeye hiç çevrilmemiş olan külliyatını yeni ve titiz bir tercümeyle Farsçadan Türkçeye kazandıran Fecr Yayınevi, bu kültür hizmetini Şeriati'nin düşünce dünyasının çeşitli yönleriyle ele alınacağı bir Sempozyumla taçlandırmak istedi. Bu kitap işte bu niyetin ürünü olan Sempozyum tebliğlerinden ve müzakerelerinden oluşmuş bir eserdir. Bu sempozyumda Şeriati bütün olmasa da birçok yönüyle ele alındı: Aydın duruşu, eserlerindeki edebi yön, fikirlerinin İran ve Türkiye'deki yansımaları, çağdaş İslam düşüncesine katkıları, siyasal ve ekonomik görüşleri, modern Batılı akımlara yaklaşımı, gelenek ve modernizm arasındaki konumu, Şia ve Ehlisünnet'e bakışı, sosyoloji ve dinler tarihindeki yeri, insanın özgürlüğü ve yabancılaşma meselesine yaklaşımı, kadın anlayışı ve hac ibadetine getirdiği yorumlar bunların belli başlılarını oluşturmaktadır.