Medeniyet kurucu bir bilge kişilik ve düşünür olan Mevlâna (1207-1273), çalkantılı, çatışmalı ve yoğun iktidar mücadelelerine ve savaşlara sahne olan bir dönemde, gündelik siyasi çekişmeler-den uzak kalmayı seçmiştir. Ancak bu durum, onun toplumun sorunlarına kayıtsız kaldığı anlamına gelmemektedir. Bilakis o, bireyin, toplumun ve insanlığın sorunlarını dikkatli şekilde gözlemlemiş ve eserlerinde bunların kaynağını adaletsizlik, kötü yönetim, insan hakları ihlalleri, ayrımcılık, baskı, şiddet, bağnazlık, aşırılık ve yolsuzluk gibi sebeplerle açıklamıştır. Tüm bu sorunlara çözüm olarak ise, hak, adalet, özgürlük, eşitlik, sevgi, kardeşlik, birlik, insanlık onuruna saygı, hoşgörü vb. evrensel insanlık değerlerini öne çıkarmıştır. Bu değerlerin fiili savunucusu olarak halkın sorunlarının çözümü konusunda Selçuklu Türkiye'sinde adeta kamu makamların, bağlayıcı kararlar veren bir kamu denetçisi görevi ifa etmiştir. Günümüzde de insanlığın temel beklentisi olan söz konusu değerler, onun engin düşünce dünyasını modern toplumların sosyal, hukuki, siyasi ve idari sorunlarının çözümünde adres yapmaktadır.
Ünlü düşünür Russell'in çarpıcı ifadesiyle; "Bilgelikle birleşmeyen güç tehlikelidir ve çağımız için gerekli olan şey de bilgiden çok bilgeliktir." İnsanlık küresel çağın gerektirdiği bilgelik ile hukuk ve siyaset felsefesini Mevlâna'nın derin ve engin düşünce dünyasından çıkartabilir. Çünkü "dünle beraber gitti, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!" diyen ulu bilgenin düşünce dünyası insanlığın ihtiyaç duyduğu "ebedi yeniyi" en taze ve evrensel şekilde sunmaktadır.
Medeniyet kurucu bir bilge kişilik ve düşünür olan Mevlâna (1207-1273), çalkantılı, çatışmalı ve yoğun iktidar mücadelelerine ve savaşlara sahne olan bir dönemde, gündelik siyasi çekişmeler-den uzak kalmayı seçmiştir. Ancak bu durum, onun toplumun sorunlarına kayıtsız kaldığı anlamına gelmemektedir. Bilakis o, bireyin, toplumun ve insanlığın sorunlarını dikkatli şekilde gözlemlemiş ve eserlerinde bunların kaynağını adaletsizlik, kötü yönetim, insan hakları ihlalleri, ayrımcılık, baskı, şiddet, bağnazlık, aşırılık ve yolsuzluk gibi sebeplerle açıklamıştır. Tüm bu sorunlara çözüm olarak ise, hak, adalet, özgürlük, eşitlik, sevgi, kardeşlik, birlik, insanlık onuruna saygı, hoşgörü vb. evrensel insanlık değerlerini öne çıkarmıştır. Bu değerlerin fiili savunucusu olarak halkın sorunlarının çözümü konusunda Selçuklu Türkiye'sinde adeta kamu makamların, bağlayıcı kararlar veren bir kamu denetçisi görevi ifa etmiştir. Günümüzde de insanlığın temel beklentisi olan söz konusu değerler, onun engin düşünce dünyasını modern toplumların sosyal, hukuki, siyasi ve idari sorunlarının çözümünde adres yapmaktadır.
Ünlü düşünür Russell'in çarpıcı ifadesiyle; "Bilgelikle birleşmeyen güç tehlikelidir ve çağımız için gerekli olan şey de bilgiden çok bilgeliktir." İnsanlık küresel çağın gerektirdiği bilgelik ile hukuk ve siyaset felsefesini Mevlâna'nın derin ve engin düşünce dünyasından çıkartabilir. Çünkü "dünle beraber gitti, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!" diyen ulu bilgenin düşünce dünyası insanlığın ihtiyaç duyduğu "ebedi yeniyi" en taze ve evrensel şekilde sunmaktadır.