Mücahit Bilici her ne kadar siyasi ve sosyal yorumları ile tanınsa da her zaman kendine özgü bir tarz ile iman temalı tefekkür ürünleri vermiştir. Bu kitaptaki yazılar insan-kainat-Allah üçgeninde insanı anlamaya çalışan imani-felsefi fragmanlardır. Nihilizmi kötülemek yerine tevhid ile arasındaki yakınlığa dikkat çeken, fakr kavramının insanın anlaşılması açısından nasıl ele alınabileceğini gösteren; legolardan nihilizme, aklın sınırlarından kanunun eleştirisine, sonsuzluğun anlaşılmak için neden insan denen son'a muhtaç olduğuna, doğa ile kültür farkının insani temellerine, insan'ın ağaç ve hayvandan nasıl farklı olup aynı zamanda onların bir uzantısı, evrilmiş hali olduğuna, nomos'suz kalmamak için bir isme tutunmanın insan için önemine ve insanın Allah'a nasıl tutunduğuna, baharın anlamına, kader-irade ilişkisine, estetik bir tecrübe olarak aşkın dini açıdan eleştirisine kadar değişik konular ele alınıyor. Yine kitabın son kısımlarında vahşet-medeniyet, mana-i harfi ve mana-i ismi, acz-fakr-şefkat-tefekkür gibi bazı temel kavramlara yeni yorumlar getiriliyor. Bilici'nin bu çalışması bir çeşit iman antropolojisi olarak düşünülmeli ve imani duyarlılık ile felsefi eleştirelliğin birlikte çalışması durumunda rastgelebileceğimiz cinsten bir tefekkür yolculuğu olarak okunmalı.
Mücahit Bilici her ne kadar siyasi ve sosyal yorumları ile tanınsa da her zaman kendine özgü bir tarz ile iman temalı tefekkür ürünleri vermiştir. Bu kitaptaki yazılar insan-kainat-Allah üçgeninde insanı anlamaya çalışan imani-felsefi fragmanlardır. Nihilizmi kötülemek yerine tevhid ile arasındaki yakınlığa dikkat çeken, fakr kavramının insanın anlaşılması açısından nasıl ele alınabileceğini gösteren; legolardan nihilizme, aklın sınırlarından kanunun eleştirisine, sonsuzluğun anlaşılmak için neden insan denen son'a muhtaç olduğuna, doğa ile kültür farkının insani temellerine, insan'ın ağaç ve hayvandan nasıl farklı olup aynı zamanda onların bir uzantısı, evrilmiş hali olduğuna, nomos'suz kalmamak için bir isme tutunmanın insan için önemine ve insanın Allah'a nasıl tutunduğuna, baharın anlamına, kader-irade ilişkisine, estetik bir tecrübe olarak aşkın dini açıdan eleştirisine kadar değişik konular ele alınıyor. Yine kitabın son kısımlarında vahşet-medeniyet, mana-i harfi ve mana-i ismi, acz-fakr-şefkat-tefekkür gibi bazı temel kavramlara yeni yorumlar getiriliyor. Bilici'nin bu çalışması bir çeşit iman antropolojisi olarak düşünülmeli ve imani duyarlılık ile felsefi eleştirelliğin birlikte çalışması durumunda rastgelebileceğimiz cinsten bir tefekkür yolculuğu olarak okunmalı.