Stefan Zweig, 1920'lerde yazdığı bu romanında sosyetik; ama ikiyüzlü kadınları ve toplumun ahlaki yapısını eleştirel bir şekilde anlatırken psikolojik tahliller de yapar.
Fransız Rivierası'nda küçük bir pansiyonda kalan bir grubun arasında evli ve düzenli bir hayatı olan otuz üç yaşındaki Bayan Herniette vardır. Bu kadın, pansiyonda tanıştığı yakışıklı bir Fransız gençle geçirdiği bir kaç saat sonrasında kaçmıştır. Sosyetik hayattan sıkılan ve kaçan bu kadının ahlakını, pansiyonda kalan diğer kadınlar yargılamaya başlar, tartışma alevlenir; sadece bir kişi MRS. C. bir kadının cesaretle arzusunun peşinden koşmasının son derece anlaşılır olduğunu düşünür. Bundan yirmi dört yıl önce yaşamış olduğu ve hala, zihnin en derin yerlerinde büyük bir azaba neden olan kısa, ama sarsıcı hikâyesini anlatmaya başlar:
Mrs. C, kocasını genç yaşta kaybetmesinden sonra, karamsarlık ve melankolik bir hayat geçirmeye başlamıştır. Kendi içindeki boşluğu dış dünyanın hızıyla ve huzursuzluğuyla doldurmak için Monte Carlo'ya gider ve kumarhane masasında insanları incelemeye başlar. Burayı içindeki eskileri bırakıp yenilerle dolduracağı bir yer zanneder. Kumarhanede bir adam dikkatini çeker, Bu adamın varını yoğunu kaybettiğini anlar. Adam sona yaklaştığını bilmesine rağmen kazanma hırsı ile yenilmişlik arasında gidip gelmekte ve masadan kalkamamaktadır. Sonunda masadan kalkan adam gecenin karanlığında gider, kaybolur. Mrs. C,, bu adamın peşine düşer ve tükenmiş adamın bir halde ölüme gitmesine engel olmak.
Stefan Zweig, 1920'lerde yazdığı bu romanında sosyetik; ama ikiyüzlü kadınları ve toplumun ahlaki yapısını eleştirel bir şekilde anlatırken psikolojik tahliller de yapar.
Fransız Rivierası'nda küçük bir pansiyonda kalan bir grubun arasında evli ve düzenli bir hayatı olan otuz üç yaşındaki Bayan Herniette vardır. Bu kadın, pansiyonda tanıştığı yakışıklı bir Fransız gençle geçirdiği bir kaç saat sonrasında kaçmıştır. Sosyetik hayattan sıkılan ve kaçan bu kadının ahlakını, pansiyonda kalan diğer kadınlar yargılamaya başlar, tartışma alevlenir; sadece bir kişi MRS. C. bir kadının cesaretle arzusunun peşinden koşmasının son derece anlaşılır olduğunu düşünür. Bundan yirmi dört yıl önce yaşamış olduğu ve hala, zihnin en derin yerlerinde büyük bir azaba neden olan kısa, ama sarsıcı hikâyesini anlatmaya başlar:
Mrs. C, kocasını genç yaşta kaybetmesinden sonra, karamsarlık ve melankolik bir hayat geçirmeye başlamıştır. Kendi içindeki boşluğu dış dünyanın hızıyla ve huzursuzluğuyla doldurmak için Monte Carlo'ya gider ve kumarhane masasında insanları incelemeye başlar. Burayı içindeki eskileri bırakıp yenilerle dolduracağı bir yer zanneder. Kumarhanede bir adam dikkatini çeker, Bu adamın varını yoğunu kaybettiğini anlar. Adam sona yaklaştığını bilmesine rağmen kazanma hırsı ile yenilmişlik arasında gidip gelmekte ve masadan kalkamamaktadır. Sonunda masadan kalkan adam gecenin karanlığında gider, kaybolur. Mrs. C,, bu adamın peşine düşer ve tükenmiş adamın bir halde ölüme gitmesine engel olmak.