Algı yönetimi; ülke bütünlüğüne, devlete ve kurumlara, topluma, bireylere, değerlere, inanca, aile yapısına, kültüre, geleneksel yapıya, dil ve kavramlara, tüketim biçimine, zevk ve estetik anlayışına, nesillere, ekonomiye, kimliğe ve kişiliğe topyekun ve planlı bir saldırı olduğundan devletlerin, kurumların, toplumun, kişilerin, STK'ların ve her kesimin mücadele etmek durumunda olduğu bir milli güvenlik meselesidir. Bu yönüyle devlet teşkilatının bütün kurumlarını, toplumun tamamını ilgilendirir ve tek başına medyaya bırakılamayacak kadar önemli bir konudur.
Algı yönetimi sadece kısa vadeli kazanımlar elde etmek üzere siyasal irade ya da dış politikaya yönelik geliştirilmiyor, özellikle orta ve uzun vadede toplumsal bütünlüğümüze, kardeşliğimize, değerlerimize, kimliğimize ve kişiliğimize yönelerek küresel bir kimlik inşa etme noktasında bir kitle imha silahı işlevi görüyor. Küresel sistem bize ekonomik, kültürel, sosyal, idari yeni bir hayat biçimi dayatıyor ve bunu algı yönetimiyle kurguluyor. Zihinlerimizi işgal eden bu dayatmaya karşı neyi nasıl yapmamız gerektiğine dair bir çözümlememiz ve tasavvurumuz neredeyse bulunmamaktadır. Referans kaynağımız genellikle Batı'nın ya da küresel güçlerin bize benimsettiği metodolojilerden başkası değildir. Zihni mağlubiyetimizin çoğunlukla farkında bile olamıyoruz. Yerli ve milli çözümler üretmede yetersiz kalıyor, gayrisafi milli düşünce hasılasını, çeşitli sebeplerle değerlendiremiyor ve böylece aslında her gün mağlup oluyoruz.
Algı yönetimi; ülke bütünlüğüne, devlete ve kurumlara, topluma, bireylere, değerlere, inanca, aile yapısına, kültüre, geleneksel yapıya, dil ve kavramlara, tüketim biçimine, zevk ve estetik anlayışına, nesillere, ekonomiye, kimliğe ve kişiliğe topyekun ve planlı bir saldırı olduğundan devletlerin, kurumların, toplumun, kişilerin, STK'ların ve her kesimin mücadele etmek durumunda olduğu bir milli güvenlik meselesidir. Bu yönüyle devlet teşkilatının bütün kurumlarını, toplumun tamamını ilgilendirir ve tek başına medyaya bırakılamayacak kadar önemli bir konudur.
Algı yönetimi sadece kısa vadeli kazanımlar elde etmek üzere siyasal irade ya da dış politikaya yönelik geliştirilmiyor, özellikle orta ve uzun vadede toplumsal bütünlüğümüze, kardeşliğimize, değerlerimize, kimliğimize ve kişiliğimize yönelerek küresel bir kimlik inşa etme noktasında bir kitle imha silahı işlevi görüyor. Küresel sistem bize ekonomik, kültürel, sosyal, idari yeni bir hayat biçimi dayatıyor ve bunu algı yönetimiyle kurguluyor. Zihinlerimizi işgal eden bu dayatmaya karşı neyi nasıl yapmamız gerektiğine dair bir çözümlememiz ve tasavvurumuz neredeyse bulunmamaktadır. Referans kaynağımız genellikle Batı'nın ya da küresel güçlerin bize benimsettiği metodolojilerden başkası değildir. Zihni mağlubiyetimizin çoğunlukla farkında bile olamıyoruz. Yerli ve milli çözümler üretmede yetersiz kalıyor, gayrisafi milli düşünce hasılasını, çeşitli sebeplerle değerlendiremiyor ve böylece aslında her gün mağlup oluyoruz.