Türkiye'nin aslî sorunu askerin demokratik kontrol altına alınması değildir. Ordu elbette Meclis'in emrinde olacaktır. Bugünün tehlikesi başkadır: Ordu kendisini savaşmadan yenmek isteyenlere karşı gerekli cevabı zamanında verememiş, yeterli bir karşı strateji oluşturamamıştır. Hem "psikolojik asimetrik harekata" maruz kaldığını söyleyen hem de "personelin sahte belgelerle tutuklanmasını" seyredebilen bir Ordu ile Türkiye Cumhuriyeti'nin istikbale güvenle bakabilmesi bir devlet adamlığı sorunudur. Askerin, varlığının temel unsuru olduğunu görmeyen ve onun değersizleştirilmesini seyreden bir halk, hangi rütbede olursa olsun "üç yüz kişinin yargılanmasıyla birşey olmaz" diyen TSK mensupları ve emeklileri, güç arayışlarını kendi ordusunu yıkarak bulabileceklerini sananlar, liberalizm ve anti-militarizm gibi hoş düşüncelerin yanlış mecradaki kalem erbapları ancak dünya emperyalizmine hizmet ederler. Bu bir iddia değildir, tarih bunun örnekleriyle doludur.
Türkiye'nin aslî sorunu askerin demokratik kontrol altına alınması değildir. Ordu elbette Meclis'in emrinde olacaktır. Bugünün tehlikesi başkadır: Ordu kendisini savaşmadan yenmek isteyenlere karşı gerekli cevabı zamanında verememiş, yeterli bir karşı strateji oluşturamamıştır. Hem "psikolojik asimetrik harekata" maruz kaldığını söyleyen hem de "personelin sahte belgelerle tutuklanmasını" seyredebilen bir Ordu ile Türkiye Cumhuriyeti'nin istikbale güvenle bakabilmesi bir devlet adamlığı sorunudur. Askerin, varlığının temel unsuru olduğunu görmeyen ve onun değersizleştirilmesini seyreden bir halk, hangi rütbede olursa olsun "üç yüz kişinin yargılanmasıyla birşey olmaz" diyen TSK mensupları ve emeklileri, güç arayışlarını kendi ordusunu yıkarak bulabileceklerini sananlar, liberalizm ve anti-militarizm gibi hoş düşüncelerin yanlış mecradaki kalem erbapları ancak dünya emperyalizmine hizmet ederler. Bu bir iddia değildir, tarih bunun örnekleriyle doludur.