Ali ve Polat iki yoksul köylü çocuk. En büyük zevkleri meyvelerini köylülerle paylaşmayan ağanın bahçesine dalıp birkaç şeftali aşırmak. Ağaçlar her yıl öyle iri öyle sulu şeftaliler verir ki insan yemeye bile kıyamaz… Ama ağa da uyanık; eli silahlı bir bahçıvan dikmiş başına ağaçların, bir tane bile koklatmıyor kimseye.
Sonra mı? Sonrasında olanları bir şeftali anlatıyor bize: Etlerinden sıyrılıp nasıl çekirdek olduğunu, kışın toprakta dinlenip baharda filizlendiğini ve büyüyüp bir ağaç olduğunda Ali ile Polat'ı ne çok özlediğini…
Arada bir kendi kendime sorardım: “Bir gün gelir de birileri güneşi bize küstürürse başımıza ne gelir?”
Ali ve Polat iki yoksul köylü çocuk. En büyük zevkleri meyvelerini köylülerle paylaşmayan ağanın bahçesine dalıp birkaç şeftali aşırmak. Ağaçlar her yıl öyle iri öyle sulu şeftaliler verir ki insan yemeye bile kıyamaz… Ama ağa da uyanık; eli silahlı bir bahçıvan dikmiş başına ağaçların, bir tane bile koklatmıyor kimseye.
Sonra mı? Sonrasında olanları bir şeftali anlatıyor bize: Etlerinden sıyrılıp nasıl çekirdek olduğunu, kışın toprakta dinlenip baharda filizlendiğini ve büyüyüp bir ağaç olduğunda Ali ile Polat'ı ne çok özlediğini…
Arada bir kendi kendime sorardım: “Bir gün gelir de birileri güneşi bize küstürürse başımıza ne gelir?”