Paul Karl Feyerabend (1924-1994) yalnızca bilim felsefesi çalışanlar için değil fakat tüm bilim camiası, giderek tüm bireyler için önemli bir filozoftur; zira onun düşüncelerinin etkilerini günümüzde gerek yazılı ve görsel basında, gerek sosyal medyada, hatta gündelik yaşamımızın hemen her alanında görmek mümkündür.
Bilginin kişilere ve toplumlara göre değişken olduğu inancının, başka bir deyişle bilişsel göreciliğin hepimizin içine işlediği günümüzde, sağlıklı düşünme olanakları bir hayli kısıtlanmış görünüyor. Gündemi takip ettikçe görüyoruz ki, ayaklarımızın altında nesnel bir zeminin kalmadığı, sağlıklı bir tartışma ortamının ortadan kalktığı, gerekçe ve kanıtların önemini yitirdiği ve herkesin kendi inandığı kanaati ödün vermeksizin savunduğu bir ortamda, geriye kalan yalnızca bir sağırlar diyaloğu oluyor. Herhangi bir sınamaya tabi tutulamayan, dolayısıyla yanlışlanamayan kanaatlerin doldurduğu toplumsal yaşam adeta bir savaş meydanına dönüyor. Geriye ise –hep varsayıldığı üzere- bir hoşgörü ortamı değil fakat –maalesef- bir kuvvetler mücadelesi kalıyor. Sonuç: Güçlü olan haklıdır; yani aklın ölümü.
Bu kitapta Feyerabend'in bilim felsefesi hem tanıtılmakta, hem de epistemolojik ve politik açıdan eleştirilmektedir. Bilişsel göreciliğin eğitimde, politikada ve gündelik yaşamda egemen hale gelmesi halinde ortaya çıkabilecek ve çıkmış olan sorunlar gösterilmekte ve Feyerabend'in tüm eleştirilerine karşın bilimsel yöntemin hakkı teslim edilmektedir. Günümüzde –kutsal olmak iddiasında olmadığı tam da bu yüzden savunmasız olduğu için- modern bilime karşı yapılan saldırılar bu denli yoğunken, bilimin bir savunmasını yapmak, toplumun her hücresine sirayet etmiş olan kafa karışıklığını gidermek açısından da hayati önem taşımaktadır.
Paul Karl Feyerabend (1924-1994) yalnızca bilim felsefesi çalışanlar için değil fakat tüm bilim camiası, giderek tüm bireyler için önemli bir filozoftur; zira onun düşüncelerinin etkilerini günümüzde gerek yazılı ve görsel basında, gerek sosyal medyada, hatta gündelik yaşamımızın hemen her alanında görmek mümkündür.
Bilginin kişilere ve toplumlara göre değişken olduğu inancının, başka bir deyişle bilişsel göreciliğin hepimizin içine işlediği günümüzde, sağlıklı düşünme olanakları bir hayli kısıtlanmış görünüyor. Gündemi takip ettikçe görüyoruz ki, ayaklarımızın altında nesnel bir zeminin kalmadığı, sağlıklı bir tartışma ortamının ortadan kalktığı, gerekçe ve kanıtların önemini yitirdiği ve herkesin kendi inandığı kanaati ödün vermeksizin savunduğu bir ortamda, geriye kalan yalnızca bir sağırlar diyaloğu oluyor. Herhangi bir sınamaya tabi tutulamayan, dolayısıyla yanlışlanamayan kanaatlerin doldurduğu toplumsal yaşam adeta bir savaş meydanına dönüyor. Geriye ise –hep varsayıldığı üzere- bir hoşgörü ortamı değil fakat –maalesef- bir kuvvetler mücadelesi kalıyor. Sonuç: Güçlü olan haklıdır; yani aklın ölümü.
Bu kitapta Feyerabend'in bilim felsefesi hem tanıtılmakta, hem de epistemolojik ve politik açıdan eleştirilmektedir. Bilişsel göreciliğin eğitimde, politikada ve gündelik yaşamda egemen hale gelmesi halinde ortaya çıkabilecek ve çıkmış olan sorunlar gösterilmekte ve Feyerabend'in tüm eleştirilerine karşın bilimsel yöntemin hakkı teslim edilmektedir. Günümüzde –kutsal olmak iddiasında olmadığı tam da bu yüzden savunmasız olduğu için- modern bilime karşı yapılan saldırılar bu denli yoğunken, bilimin bir savunmasını yapmak, toplumun her hücresine sirayet etmiş olan kafa karışıklığını gidermek açısından da hayati önem taşımaktadır.