1977 doğumlu Clemens Meyer büyük bir beğeni toplayan bu ilk romanında, iki Almanya'nın birleşmesi sırasında kaybolan bir gençliğin hüzünlü hikâyesini yazıyor. Daniel ve arkadaşları Rico, Mark, Walter ve Pitbull lakaplı Stefan, Leipzig'in karanlık ve yoksul Doğu kısmında daha iyi bir hayata tutunmaya çalışıyor ama bunu bir türlü başaramıyorlar. Daniel şöyle anlatıyor bu durumu: “Elbette o zamanlar çok eğleniyorduk fakat yaptığımız her şeyin içinde açıklamakta zorluk çektiğim bir tür kaybolmuşluk vardı.“
Birleşme öncesi ve birleşme sonrası anılar birbiri ardına ve son derece doğal bir akış içinde sıralanıyor: Parçalanmış aileler, başarısızlığa mahkum okul hayatları, çocuk denecek yaşlarda alkolle tanışma, uyuşturucunun sonlandırdığı taze yaşamlar, genelevde biten gençlik aşkları, acemi ve çocuksu soygunlar, karakollarda kalorifer borularına kelepçelenmiş olarak geçirilen geceler ve tüm bu kaybolmuşluğa rağmen süren ve yaşatılan hayaller.
Meyer politika yapmıyor, yalnızca anlatıyor. Elinden kaçıp giden gençliğini bir yanından yakalamaya çalışan Daniel geriye dönüp bakarken kendi kendisine şu soruyu soruyor: “İnsan on beş yaşındayken hâlâ çocuk mudur?“
1977 doğumlu Clemens Meyer büyük bir beğeni toplayan bu ilk romanında, iki Almanya'nın birleşmesi sırasında kaybolan bir gençliğin hüzünlü hikâyesini yazıyor. Daniel ve arkadaşları Rico, Mark, Walter ve Pitbull lakaplı Stefan, Leipzig'in karanlık ve yoksul Doğu kısmında daha iyi bir hayata tutunmaya çalışıyor ama bunu bir türlü başaramıyorlar. Daniel şöyle anlatıyor bu durumu: “Elbette o zamanlar çok eğleniyorduk fakat yaptığımız her şeyin içinde açıklamakta zorluk çektiğim bir tür kaybolmuşluk vardı.“
Birleşme öncesi ve birleşme sonrası anılar birbiri ardına ve son derece doğal bir akış içinde sıralanıyor: Parçalanmış aileler, başarısızlığa mahkum okul hayatları, çocuk denecek yaşlarda alkolle tanışma, uyuşturucunun sonlandırdığı taze yaşamlar, genelevde biten gençlik aşkları, acemi ve çocuksu soygunlar, karakollarda kalorifer borularına kelepçelenmiş olarak geçirilen geceler ve tüm bu kaybolmuşluğa rağmen süren ve yaşatılan hayaller.
Meyer politika yapmıyor, yalnızca anlatıyor. Elinden kaçıp giden gençliğini bir yanından yakalamaya çalışan Daniel geriye dönüp bakarken kendi kendisine şu soruyu soruyor: “İnsan on beş yaşındayken hâlâ çocuk mudur?“