Kıskançlık, kin ve ihtirasın hüküm sürdüğü, hiyerarşinin her basamağından kadınlar ile erkeklerin birbirini yok etmek üzere tetikte beklediği kabus dolu bir hapishane, bir nevi şık köle pazarı; Bizans ve Osmanlı Sarayları.
Hiçbir kadın hayal edilemez ki güzelliği, cazibesi ve ihtişamı nefretler ve alaylarla anılsın. Hiçbir şehir hayal edilemez ki İstanbul gibi tabiatın en güzel, en taze, en saf güzelliklerini içinde bulundurduğu halde tarihin insafsız eleştirilerine hedef olsun. Bizans ve Osmanlı Sarayları'na ev sahipliği yapan bu gizemli şehir, aynı zamanda birçok saltanatında ihtiraslı kadınlarına kucağını açmıştır. Dünyanın en önemli imparatorluklarından ikisi olan Bizans ve Osmanlı'nın başkenti İstanbul'da dönen saray entrikaları Teodora'dan Etenayis'e, Zui'den Anna Komenos'e, Melike Adiliye'den Kaya Sultan'a, Meleki Kalfa'dan Fatma Sultan'a bir "kadınlar saltanatı"nı da doğurmuştur.
Eski tarih anlayışının son, modern tarihçiliğin de ilk ve en önemli temsilcilerinden Ahmet Refik, tarihi eserlerde genel olarak hakim olan soğuk ve sıkıcı havayı değiştirerek bu alanda yeni bir soluk getiren, edebiyatın estetik ve şiirselliğini yazı diline sokan bir öncü olarak kabul edilir.
Popüler tarihçiliğin kurucusu ve en başarılı kalemlerinden de biri olan Ahmet Refik, bu eserinde tarihin farklı bir yönünü okurla buluştururken perde arkasında yaşanan entrikaları, ihtirasları yumuşak ve akıcı bir üslupla anlatıyor. Ayrıca hep kulağımızı dolduran "saray ve harem" hayatına ve çeşitli imparatoriçe ile sultanların hayat çizgilerine dair şaşırtıcı hikayeleri günyüzüne çıkarıyor.
Tutku ile entrikanın koridorlarında, sultanların ve imparatoriçelerin rehberliğinde dolaşmak istiyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız.
Kıskançlık, kin ve ihtirasın hüküm sürdüğü, hiyerarşinin her basamağından kadınlar ile erkeklerin birbirini yok etmek üzere tetikte beklediği kabus dolu bir hapishane, bir nevi şık köle pazarı; Bizans ve Osmanlı Sarayları.
Hiçbir kadın hayal edilemez ki güzelliği, cazibesi ve ihtişamı nefretler ve alaylarla anılsın. Hiçbir şehir hayal edilemez ki İstanbul gibi tabiatın en güzel, en taze, en saf güzelliklerini içinde bulundurduğu halde tarihin insafsız eleştirilerine hedef olsun. Bizans ve Osmanlı Sarayları'na ev sahipliği yapan bu gizemli şehir, aynı zamanda birçok saltanatında ihtiraslı kadınlarına kucağını açmıştır. Dünyanın en önemli imparatorluklarından ikisi olan Bizans ve Osmanlı'nın başkenti İstanbul'da dönen saray entrikaları Teodora'dan Etenayis'e, Zui'den Anna Komenos'e, Melike Adiliye'den Kaya Sultan'a, Meleki Kalfa'dan Fatma Sultan'a bir "kadınlar saltanatı"nı da doğurmuştur.
Eski tarih anlayışının son, modern tarihçiliğin de ilk ve en önemli temsilcilerinden Ahmet Refik, tarihi eserlerde genel olarak hakim olan soğuk ve sıkıcı havayı değiştirerek bu alanda yeni bir soluk getiren, edebiyatın estetik ve şiirselliğini yazı diline sokan bir öncü olarak kabul edilir.
Popüler tarihçiliğin kurucusu ve en başarılı kalemlerinden de biri olan Ahmet Refik, bu eserinde tarihin farklı bir yönünü okurla buluştururken perde arkasında yaşanan entrikaları, ihtirasları yumuşak ve akıcı bir üslupla anlatıyor. Ayrıca hep kulağımızı dolduran "saray ve harem" hayatına ve çeşitli imparatoriçe ile sultanların hayat çizgilerine dair şaşırtıcı hikayeleri günyüzüne çıkarıyor.
Tutku ile entrikanın koridorlarında, sultanların ve imparatoriçelerin rehberliğinde dolaşmak istiyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız.