Hepimizin bir hikâyesi var. Anlamak ve anlaşılmak istediğimiz hayatta güven ve huzur içinde yaşamayı arzuladık önce. Peki, ya sonra? Hikâyelerimizde öylesine kaybolduk ki beraber yürüdüğümüz yolları unuttuk. Hayatımızı bencilce yaşamak adına kendimizden olanları ötekileştirdik. Bizi biz yapan duygularımızı korku nesnelerine dönüştürerek, kendimizi aşılması zor duvarların ardına hapsettik.
Hafızalarımızda daha çok, ‘ağladıklarımız' yer edinmiş. Oysa beraber ‘güldüğümüz' bir tarihi de yine biz inşa ettik. Şimdi yine, yeniden… Bu bizim hikâyemiz.
Hepimizin bir hikâyesi var. Anlamak ve anlaşılmak istediğimiz hayatta güven ve huzur içinde yaşamayı arzuladık önce. Peki, ya sonra? Hikâyelerimizde öylesine kaybolduk ki beraber yürüdüğümüz yolları unuttuk. Hayatımızı bencilce yaşamak adına kendimizden olanları ötekileştirdik. Bizi biz yapan duygularımızı korku nesnelerine dönüştürerek, kendimizi aşılması zor duvarların ardına hapsettik.
Hafızalarımızda daha çok, ‘ağladıklarımız' yer edinmiş. Oysa beraber ‘güldüğümüz' bir tarihi de yine biz inşa ettik. Şimdi yine, yeniden… Bu bizim hikâyemiz.