Bizi tasvir ettiği mehtaplarının sihrinden asla uzaklaştırmayacak Abdülhak Şinasi Hisar, Boğaziçi'nin o doyulmaz füsunundaki gece zenginliğinin ve saz âlemi âhenginden sonra şimdi bir de günlerin Boğaziçi Yalıları'yla, bir mavi ve yeşil su ve nebat iklimi arasında geçmiş âlemin muhteşem senfonisine eriştirmiş oldu...Ruşen Eşref ÜnaydınTa başından, "fani olduklarını bildikleri için" yaralı olan insan ruhlarına Boğaziçi'nin, içinde mercan gibi dilek ve rahmet mumlarının yandığı uhrevi mezarlığını açan kitap, yine fani güzelliklerden birinin hikayesiyle sona eriyor, sökülen bir yalının hazin akıbetiyle kapanıyor. Fakat Abdülhak Şinasi Hisar'ın bu eseri de, İstanbul'un Ayasofya veya Süleymaniye kubbelerinin, üzerinde bulutların tüttüğü, içinde zihnin düşüncelere daldığı yükseklikleri gibi bir hoş seda bırakıyor ve çok şükür, her şeyin fani olmadığını duyuruyor.
Bizi tasvir ettiği mehtaplarının sihrinden asla uzaklaştırmayacak Abdülhak Şinasi Hisar, Boğaziçi'nin o doyulmaz füsunundaki gece zenginliğinin ve saz âlemi âhenginden sonra şimdi bir de günlerin Boğaziçi Yalıları'yla, bir mavi ve yeşil su ve nebat iklimi arasında geçmiş âlemin muhteşem senfonisine eriştirmiş oldu...Ruşen Eşref ÜnaydınTa başından, "fani olduklarını bildikleri için" yaralı olan insan ruhlarına Boğaziçi'nin, içinde mercan gibi dilek ve rahmet mumlarının yandığı uhrevi mezarlığını açan kitap, yine fani güzelliklerden birinin hikayesiyle sona eriyor, sökülen bir yalının hazin akıbetiyle kapanıyor. Fakat Abdülhak Şinasi Hisar'ın bu eseri de, İstanbul'un Ayasofya veya Süleymaniye kubbelerinin, üzerinde bulutların tüttüğü, içinde zihnin düşüncelere daldığı yükseklikleri gibi bir hoş seda bırakıyor ve çok şükür, her şeyin fani olmadığını duyuruyor.