“[…] Gerçeğin ya da daha doğru bir ifadeyle, görünüşün bir fotoğrafını sunan alıcıya karşılık sinema, başta oyunculuk ve kurgu olmak üzere öbür estetik öğeleri ile görünüşün analitik bir sunumunu verebilir. Ancak görgü-bilgiden (experience), hareket eden eski sanat kavrayışı, yani geleneksel sanat ve bunun uzantısı olan geleneksel sinema, bunu yapamaz. Çünkü görgü-bilgiden hareket etmekle, geleneksel sinema, görünüş ile gerçeği birbirne karıştırmakta, gerçeğin görünüş ve form olarak bize sunduğunu, gerçeğin mutlaklaşmış bir biçimi olarak ele almaktadır. Oysa bu biçim, tarihsel ve sosyaldir. Ve sinema, bu tarihselliği ve sosyalliği verebilir. Ancak geleneksel sinemanın yaptığının aksine, görgü-bilgi ile, özdeşleşme yaklaşımı ile değil…”
“[…] Gerçeğin ya da daha doğru bir ifadeyle, görünüşün bir fotoğrafını sunan alıcıya karşılık sinema, başta oyunculuk ve kurgu olmak üzere öbür estetik öğeleri ile görünüşün analitik bir sunumunu verebilir. Ancak görgü-bilgiden (experience), hareket eden eski sanat kavrayışı, yani geleneksel sanat ve bunun uzantısı olan geleneksel sinema, bunu yapamaz. Çünkü görgü-bilgiden hareket etmekle, geleneksel sinema, görünüş ile gerçeği birbirne karıştırmakta, gerçeğin görünüş ve form olarak bize sunduğunu, gerçeğin mutlaklaşmış bir biçimi olarak ele almaktadır. Oysa bu biçim, tarihsel ve sosyaldir. Ve sinema, bu tarihselliği ve sosyalliği verebilir. Ancak geleneksel sinemanın yaptığının aksine, görgü-bilgi ile, özdeşleşme yaklaşımı ile değil…”