Asya halkları bugün, çürüyen Atlantik'e karşı emeğin, insancıllığın, dayanışmanın ve paylaşmanın değerinin
yeniden keşfedildiği 21'inci yüzyılın yükselen uygarlığının ev sahipleri olarak tarih sahnesindedir. Asya'nın halklarının
emperyalist saldırganlığa karşı ayağa kalkışı, sadece kendi bölgeleri için değil aynı zamanda dünyanın tamamının
geleceğinde belirleyici rol oynayacaktır.
Kıtamızın doğu ucundaki Çin ile batı ucundaki Türkiye Asya uygarlığının iki öncü ülkesidir. Mevcut koşullarda
Türkiye ile Çin'in çıkarları birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
İki ülke de, benzer ulusal güvenlik tehditleri ile karşı karşıyadır. Üstelik tehdidin kaynağı da aynıdır. Her iki
ülke de 20'nci yüzyılın başında olduğu gibi emperyalist tehditlerin hedefindedir. ABD yönetimi, Çin'i, Rusya'yı ve
yükselen milliyetçiliği ulusal güvenlik tehdidi olarak ilan etmiştir. ABD, bu belirleme doğrultusunda Çin'i olduğu
kadar, Türkiye'yi de, emperyalizmin boyunduruğunu reddettiği ve ulusal çıkarlarını ilgilendiren meselelerde hak ve
menfaatlerini silahlı kararlılıkla savunduğu için hedefe koymaktadır.
Bugün Türkiye, dünya jeopolitik güç mücadelesinin yoğunlaştığı merkez olan Batı Asya'da; Kıbrıs'ta, Doğu
Akdeniz'de, Suriye'de ve Irak'ta ABD'nin silahlı tehditleriyle mücadele etmektedir. Tıpkı Çin'in, Güney Çin Denizi'nde
ve Tayvan Boğazı'nda karşı karşıya kaldığı tehditlere benzer şekilde. Ayrıca, ABD destekli ayrılıkçı terörün bertaraf
edilmesi, iki ülkenin de ulusal güvenlik öncelikleri arasındadır. ABD, Çin'i olduğu gibi, Suriye'yi, İran'ı, Irak'ı ve Türkiye'yi
de bölmek için terör örgütlerini besleyip desteklemektedir.
İki ülkenin de, en önemli ortaklık alanı kuşkusuz Kuşak ve Yol Girişimi'dir. Kuşak ve Yol Girişimi'nin sunduğu
imkanlar, bugün küresel finansal hegemonyanın dışına çıkmak isteyen ve üretim devrimi atılımına yönelen Türkiye için
bir fırsat yaratmaktadır. Aynı şekilde, Girişim'in Avrupa'ya ve Güneybatı Asya ile Kuzey Afrika'ya doğru genişlemesinde
Türkiye çok önemli bir çıkış noktası olarak Çin ve diğer KYG ülkeleri için bir fırsat penceresi sunmaktadır.
Özetle, Türkiye kazanırsa Çin kazanacak, Çin kaybederse Türkiye kaybedecektir. Dahası, Çin ve Türkiye birlikte
yükselecektir.
Çin ve Türkiye, insanlığı emperyalist saldırganlıktan, doğayı yıkımdan, toplumları çürümeden kurtaracak insan
ve doğa merkezli ortak geleceğin öncü ülkeleri olarak yol arkadaşı olmaya mecburdur. Kaderleri ortak olanların
oluşturacağı ortak geleceğin yıldızı parlamaktadır.
***
Geçen sayımızla birlikte BRIQ, 2'nci yılını doldurdu. Özgün tasarımı, nitelikli içerikleri, makalelerinin bilimsel
derinliği ve farklı ülkelerden yazarlarıyla, çıkış sayısında ilan ettiğimiz iddiamıza yakışan 8 sayı çıkardık. Katkıda
bulunanlarımız arasında Çin, Türkiye, Rusya, İran, Meksika, Avustralya, Mısır, Suriye, İtalya ve Almanya gibi ülkelerdeki
önde gelen üniversitelerden akademisyenler yer alıyor. İlk sekiz sayımızda toplam 59 hakemli makale, deneme, röportaj
ve kitap incelemesi yer aldı. Buna ek olarak, BRIQ halklar arasında kültürel etkileşime katkıda bulunmak amacıyla
dünyanın önde gelen sanatçılarının fotoğraflarına, tablolarına ve karikatürlerine yer verdi. Bugüne kadar BRIQ'daki
makalelerin toplam atıf sayısı 32'ye ulaştı ve Mayıs ayından bu yana BRIQ, önde gelen uluslararası indekslerden
Citefactor'da listelenmektedir. Önümüzdeki aylarda BRIQ başka uluslararası indekslerde de yer alacaktır.
Üçüncü yılımıza girerken BRIQ olarak, başta Türkiye ve Çin olmak üzere gelişen dünyanın akademisyenlerine,
uzmanlarına ve entelektüellerine, çağrımızı yineliyoruz: Atlantikçi akademik tahakkümün kırılmasında ve oluşan
yeni uluslararası düzenin içeriğinin zenginleşmesinde kuvvetli bir araç olan BRIQ, sizin derginizdir, katkılarınızla hep
birlikte güçlendirelim!
G
Asya halkları bugün, çürüyen Atlantik'e karşı emeğin, insancıllığın, dayanışmanın ve paylaşmanın değerinin
yeniden keşfedildiği 21'inci yüzyılın yükselen uygarlığının ev sahipleri olarak tarih sahnesindedir. Asya'nın halklarının
emperyalist saldırganlığa karşı ayağa kalkışı, sadece kendi bölgeleri için değil aynı zamanda dünyanın tamamının
geleceğinde belirleyici rol oynayacaktır.
Kıtamızın doğu ucundaki Çin ile batı ucundaki Türkiye Asya uygarlığının iki öncü ülkesidir. Mevcut koşullarda
Türkiye ile Çin'in çıkarları birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
İki ülke de, benzer ulusal güvenlik tehditleri ile karşı karşıyadır. Üstelik tehdidin kaynağı da aynıdır. Her iki
ülke de 20'nci yüzyılın başında olduğu gibi emperyalist tehditlerin hedefindedir. ABD yönetimi, Çin'i, Rusya'yı ve
yükselen milliyetçiliği ulusal güvenlik tehdidi olarak ilan etmiştir. ABD, bu belirleme doğrultusunda Çin'i olduğu
kadar, Türkiye'yi de, emperyalizmin boyunduruğunu reddettiği ve ulusal çıkarlarını ilgilendiren meselelerde hak ve
menfaatlerini silahlı kararlılıkla savunduğu için hedefe koymaktadır.
Bugün Türkiye, dünya jeopolitik güç mücadelesinin yoğunlaştığı merkez olan Batı Asya'da; Kıbrıs'ta, Doğu
Akdeniz'de, Suriye'de ve Irak'ta ABD'nin silahlı tehditleriyle mücadele etmektedir. Tıpkı Çin'in, Güney Çin Denizi'nde
ve Tayvan Boğazı'nda karşı karşıya kaldığı tehditlere benzer şekilde. Ayrıca, ABD destekli ayrılıkçı terörün bertaraf
edilmesi, iki ülkenin de ulusal güvenlik öncelikleri arasındadır. ABD, Çin'i olduğu gibi, Suriye'yi, İran'ı, Irak'ı ve Türkiye'yi
de bölmek için terör örgütlerini besleyip desteklemektedir.
İki ülkenin de, en önemli ortaklık alanı kuşkusuz Kuşak ve Yol Girişimi'dir. Kuşak ve Yol Girişimi'nin sunduğu
imkanlar, bugün küresel finansal hegemonyanın dışına çıkmak isteyen ve üretim devrimi atılımına yönelen Türkiye için
bir fırsat yaratmaktadır. Aynı şekilde, Girişim'in Avrupa'ya ve Güneybatı Asya ile Kuzey Afrika'ya doğru genişlemesinde
Türkiye çok önemli bir çıkış noktası olarak Çin ve diğer KYG ülkeleri için bir fırsat penceresi sunmaktadır.
Özetle, Türkiye kazanırsa Çin kazanacak, Çin kaybederse Türkiye kaybedecektir. Dahası, Çin ve Türkiye birlikte
yükselecektir.
Çin ve Türkiye, insanlığı emperyalist saldırganlıktan, doğayı yıkımdan, toplumları çürümeden kurtaracak insan
ve doğa merkezli ortak geleceğin öncü ülkeleri olarak yol arkadaşı olmaya mecburdur. Kaderleri ortak olanların
oluşturacağı ortak geleceğin yıldızı parlamaktadır.
***
Geçen sayımızla birlikte BRIQ, 2'nci yılını doldurdu. Özgün tasarımı, nitelikli içerikleri, makalelerinin bilimsel
derinliği ve farklı ülkelerden yazarlarıyla, çıkış sayısında ilan ettiğimiz iddiamıza yakışan 8 sayı çıkardık. Katkıda
bulunanlarımız arasında Çin, Türkiye, Rusya, İran, Meksika, Avustralya, Mısır, Suriye, İtalya ve Almanya gibi ülkelerdeki
önde gelen üniversitelerden akademisyenler yer alıyor. İlk sekiz sayımızda toplam 59 hakemli makale, deneme, röportaj
ve kitap incelemesi yer aldı. Buna ek olarak, BRIQ halklar arasında kültürel etkileşime katkıda bulunmak amacıyla
dünyanın önde gelen sanatçılarının fotoğraflarına, tablolarına ve karikatürlerine yer verdi. Bugüne kadar BRIQ'daki
makalelerin toplam atıf sayısı 32'ye ulaştı ve Mayıs ayından bu yana BRIQ, önde gelen uluslararası indekslerden
Citefactor'da listelenmektedir. Önümüzdeki aylarda BRIQ başka uluslararası indekslerde de yer alacaktır.
Üçüncü yılımıza girerken BRIQ olarak, başta Türkiye ve Çin olmak üzere gelişen dünyanın akademisyenlerine,
uzmanlarına ve entelektüellerine, çağrımızı yineliyoruz: Atlantikçi akademik tahakkümün kırılmasında ve oluşan
yeni uluslararası düzenin içeriğinin zenginleşmesinde kuvvetli bir araç olan BRIQ, sizin derginizdir, katkılarınızla hep
birlikte güçlendirelim!
G