Söylenirken öyle bir kaptırmıştı ki kendini, nereye yörüdüğü, neden yürüdüğü anlamını yitirmişti. Şehremini lisesinin hizasında, otobüs durağına on adım kala durdu. Yönünü, yavaş yavaş tenhalaşan araba yoluna çevirdi. Nedense, Taksim meydanında bir kalabalığın önünde hayal etti kendini. Gitmek bütün canlılarda var olan temel bir güdüdür, deyişine, kalabalığı oluşturan istisnasız herkes arsız arsız gülüyordu. Ama o buna rağmen susmuyordu. Düne kadar beni bu şehre bağlayan herkese ve her şeye yıllarımı verdim, dedi. Ama buraya kadar! Kimbilir bu kaç bininci İstanbul Filminde , yabancı bir kareyim ben. Yabancılığımın dublaj, montaj odalarına düşmesine gerek yok. Kimse, eline makas alma zahmetine girmesin benim için. Artık çok iyi anlıyorum ki,yapılması gereken her şeyi yapmış İstanbul. Elinden geldiği kadar çok sayıda insana, "iyi peki gidelim" dedirtmek için, çırpınıp duruyor hala. Ben restini görüyorum artık bu yığıntı şehrin ve onun yükünü hafifletmek istiyorum. Herkes gibi ve her halimle bir dağ silsilesi olmuş kurulmuştum bugüne kadar...çünkü, İstanbul'un kaldırımlarında attığım her adımda, bir görkem vardı. Her zaman gururla yürürdüm bu şehrin sokaklarında. Üniversite bitene kadar, her şey tastamam böyleydi. Önce bir idealin, sonra bir aşkın ölümünü, bu şehrin sahte görkeminde fark etmeye başladım günbegün. Sahte görkem kazandı, ben idealimi ve aşkımı kaybettim. Biz bu şehre yenildik Elif! Hayır yenilmedik, diyemezsin artık...
Artık, senden gitmek zorundayım ey kent! On milyon küsür insanı sığdırdın, ama nefes alamayacağım kadar dar geliyorsun bana. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, hiçbir parçanı birbiriyle bağdaştıramıyorum artık.
Gitmek! İyi ama nereye? Nasıl?.. Diyarbakır'ı kan tuttukça İstanbul boğulur!
Söylenirken öyle bir kaptırmıştı ki kendini, nereye yörüdüğü, neden yürüdüğü anlamını yitirmişti. Şehremini lisesinin hizasında, otobüs durağına on adım kala durdu. Yönünü, yavaş yavaş tenhalaşan araba yoluna çevirdi. Nedense, Taksim meydanında bir kalabalığın önünde hayal etti kendini. Gitmek bütün canlılarda var olan temel bir güdüdür, deyişine, kalabalığı oluşturan istisnasız herkes arsız arsız gülüyordu. Ama o buna rağmen susmuyordu. Düne kadar beni bu şehre bağlayan herkese ve her şeye yıllarımı verdim, dedi. Ama buraya kadar! Kimbilir bu kaç bininci İstanbul Filminde , yabancı bir kareyim ben. Yabancılığımın dublaj, montaj odalarına düşmesine gerek yok. Kimse, eline makas alma zahmetine girmesin benim için. Artık çok iyi anlıyorum ki,yapılması gereken her şeyi yapmış İstanbul. Elinden geldiği kadar çok sayıda insana, "iyi peki gidelim" dedirtmek için, çırpınıp duruyor hala. Ben restini görüyorum artık bu yığıntı şehrin ve onun yükünü hafifletmek istiyorum. Herkes gibi ve her halimle bir dağ silsilesi olmuş kurulmuştum bugüne kadar...çünkü, İstanbul'un kaldırımlarında attığım her adımda, bir görkem vardı. Her zaman gururla yürürdüm bu şehrin sokaklarında. Üniversite bitene kadar, her şey tastamam böyleydi. Önce bir idealin, sonra bir aşkın ölümünü, bu şehrin sahte görkeminde fark etmeye başladım günbegün. Sahte görkem kazandı, ben idealimi ve aşkımı kaybettim. Biz bu şehre yenildik Elif! Hayır yenilmedik, diyemezsin artık...
Artık, senden gitmek zorundayım ey kent! On milyon küsür insanı sığdırdın, ama nefes alamayacağım kadar dar geliyorsun bana. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, hiçbir parçanı birbiriyle bağdaştıramıyorum artık.
Gitmek! İyi ama nereye? Nasıl?.. Diyarbakır'ı kan tuttukça İstanbul boğulur!