Bubi, bizde çokyaygın olmayan gotik ruhun nadir sanatçılarındandır bir tarafıyla. Tekinsiz, ürpertici, ilkel, alacakaranlık, sivri... Özellikle heykellerinde duyumsadığımız o ürperme duygusu. Gotiğin bitmemişlik, el izi ve kusur özelliklerini taşır her bir yapıt.
Bubi'nin son yapıtlarından geriye bakmak... Retrospektif. Bu bakış, sürekli dönüşen bir poetika, plastik ve yüzey anlayışını düşünmek demek. Evet; zor bir şey yaptık aslında.
Bir sanatçı kitabının ana omurgasını sadece söyleşi ve sohbetten kurmaya çalıştık.
Yaşayan, soluk alan, duygusu olan bir metin çıktı ortaya. Yapıtlara retrospektif bakışı sürekli tazeledik. Unutulmuş kâğıtlar, eskizler, mektuplar çıktı masanın üzerine. Bu uzun söyleşiyi ve deneyimi düşününce, her şey kendine özgü atmosferini yarattı. Soğuk, kitabi bir retoriğin çok ama çok ötesine uzandı her şey. Konuştukça açılan...
Ama hep bir “söylenemeyen”, “kavrama sığmayan”, “dillendirilemeyen” vardır.
Onlar ise karşımızda yapıt olarak duruyorlar.
Bubi, bizde çokyaygın olmayan gotik ruhun nadir sanatçılarındandır bir tarafıyla. Tekinsiz, ürpertici, ilkel, alacakaranlık, sivri... Özellikle heykellerinde duyumsadığımız o ürperme duygusu. Gotiğin bitmemişlik, el izi ve kusur özelliklerini taşır her bir yapıt.
Bubi'nin son yapıtlarından geriye bakmak... Retrospektif. Bu bakış, sürekli dönüşen bir poetika, plastik ve yüzey anlayışını düşünmek demek. Evet; zor bir şey yaptık aslında.
Bir sanatçı kitabının ana omurgasını sadece söyleşi ve sohbetten kurmaya çalıştık.
Yaşayan, soluk alan, duygusu olan bir metin çıktı ortaya. Yapıtlara retrospektif bakışı sürekli tazeledik. Unutulmuş kâğıtlar, eskizler, mektuplar çıktı masanın üzerine. Bu uzun söyleşiyi ve deneyimi düşününce, her şey kendine özgü atmosferini yarattı. Soğuk, kitabi bir retoriğin çok ama çok ötesine uzandı her şey. Konuştukça açılan...
Ama hep bir “söylenemeyen”, “kavrama sığmayan”, “dillendirilemeyen” vardır.
Onlar ise karşımızda yapıt olarak duruyorlar.