Budizm kaynağını M.Ö 5. ve 6. yüzyıllarda yaşamış Hintli bir beyzadenin (Gautama Sakyamuni) fikirlerinden almaktadır. Himayalar'ın eteklerinde küçük bir beylikte şehzade olarak dünyaya gelen Sakyamuni, içine doğduğu sınıfın ayrıcalıklarıyla lüks ve sefa içinde büyümüş. Fakat genç yaşında Gautama diğer prenslerden farklı bir yol tutup lüks yaşamın duyusal hazlarından uzaklaştı. Sarayın güvenli ve konforlu yaşantısını terk ile inançlı bir keşiş olmayı tercih etti. Yıllarca çile çektikten sonra, 35 yaşında 'aydınlanma'ya ulaştı ve o günden sonra Buda olarak anıldı. Yaşamın geri kalan 45 yılını takipçilerine öğretisini anlatarak geçirdi ve 80 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Bütün tarihsel kişilikler gibi Buda da yaşadığı coğrafya ve kültürün nesnel koşullarının bir sonucuydu. O'nun yaşadığı çağda Hintliler, hali hazırda oldukça karmaşık bir din düşüncesiyle yüksek bir uygarlığa sahiptiler. O dönemde kimi Hintli bilgeler kurtuluşa ruhun özgürlüğüne kavuşmasına ancak Vedalar'da yani Hindu'ların kutsal kitaplarında tarif edilen rituellerde öngörüldüğü gibi kurallara sıkı sıkıya bağlı kalarak ve rituelleri aynı ciddiyetle uygulayarak ulaşabileceğini öne sürdürmüşlerdi. Hatta harfiyen yerine getirilerek ayinlerin yaratacağı sihirli gücün tanrıları insanların arzuları doğrultusunda hareket etmeye sevk edeceğini söylemişlerdi.
Diğerleri ise; düşünsel yollarla zihnin serbest bırakılmasının, insanı kurtuluşa kavuşturacağını savunuyorlardı. Bu görüşü savunanlar için asıl erek, bireysel olmayan ve bütün evreni kaplayan kozmik yasa 'Brahman' ile her insanın içinde varolan fiziksel yasa 'Atman'ın birleşmesi, bir olmasıydı.
Budizm kaynağını M.Ö 5. ve 6. yüzyıllarda yaşamış Hintli bir beyzadenin (Gautama Sakyamuni) fikirlerinden almaktadır. Himayalar'ın eteklerinde küçük bir beylikte şehzade olarak dünyaya gelen Sakyamuni, içine doğduğu sınıfın ayrıcalıklarıyla lüks ve sefa içinde büyümüş. Fakat genç yaşında Gautama diğer prenslerden farklı bir yol tutup lüks yaşamın duyusal hazlarından uzaklaştı. Sarayın güvenli ve konforlu yaşantısını terk ile inançlı bir keşiş olmayı tercih etti. Yıllarca çile çektikten sonra, 35 yaşında 'aydınlanma'ya ulaştı ve o günden sonra Buda olarak anıldı. Yaşamın geri kalan 45 yılını takipçilerine öğretisini anlatarak geçirdi ve 80 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Bütün tarihsel kişilikler gibi Buda da yaşadığı coğrafya ve kültürün nesnel koşullarının bir sonucuydu. O'nun yaşadığı çağda Hintliler, hali hazırda oldukça karmaşık bir din düşüncesiyle yüksek bir uygarlığa sahiptiler. O dönemde kimi Hintli bilgeler kurtuluşa ruhun özgürlüğüne kavuşmasına ancak Vedalar'da yani Hindu'ların kutsal kitaplarında tarif edilen rituellerde öngörüldüğü gibi kurallara sıkı sıkıya bağlı kalarak ve rituelleri aynı ciddiyetle uygulayarak ulaşabileceğini öne sürdürmüşlerdi. Hatta harfiyen yerine getirilerek ayinlerin yaratacağı sihirli gücün tanrıları insanların arzuları doğrultusunda hareket etmeye sevk edeceğini söylemişlerdi.
Diğerleri ise; düşünsel yollarla zihnin serbest bırakılmasının, insanı kurtuluşa kavuşturacağını savunuyorlardı. Bu görüşü savunanlar için asıl erek, bireysel olmayan ve bütün evreni kaplayan kozmik yasa 'Brahman' ile her insanın içinde varolan fiziksel yasa 'Atman'ın birleşmesi, bir olmasıydı.