Öyle gürül gürül okuyup yazamam. Ancak nemli bir kibrit çöpünün alevi kadar... İki köy tavuğu verip okula gitmekten vazgeçtiğimde ilkokul üçüncü sınıftaydım. Tüm okul okuma yazma öğrenmişken, benim beceremediğimi fark eden öğretmenim, okula gitmeyişimi daha hayırlı bulmuştu. Çobanlığı seçmemi söyledikten sonra beşinci yılın sonunda ilkokul diplomamı aldım. Geç olsun, güç olmasın kafasındayım.
"Delikanlı adın ne senin?"
Unuttum. O kadar heyecanlandım ki, adımı söyleyecek durumda değildim. Tanrıların kralı Zeus takım elbise giyip, tıraş olup, ayakkabılarını cilalayıp karşıma geçmiş, bana adımı soruyor sandım. Utana sıkıla, zorla da olsa 'Kaya' diyebildim. Ancak sonrasına ne ekleyeceğime karar veremedim. Ağabey, Amca, Dayı, Dede, Patron...
"Kaç yaşındasın sen?"
"On dört ağam."
"Pek küçükmüşsün, çalışabilecek misin?"
"Çalışırım elbet."
"Geç bakalım bulaşıkhaneye."
Hayatımın dönüm noktası bu cümleyle başladı.
Öyle gürül gürül okuyup yazamam. Ancak nemli bir kibrit çöpünün alevi kadar... İki köy tavuğu verip okula gitmekten vazgeçtiğimde ilkokul üçüncü sınıftaydım. Tüm okul okuma yazma öğrenmişken, benim beceremediğimi fark eden öğretmenim, okula gitmeyişimi daha hayırlı bulmuştu. Çobanlığı seçmemi söyledikten sonra beşinci yılın sonunda ilkokul diplomamı aldım. Geç olsun, güç olmasın kafasındayım.
"Delikanlı adın ne senin?"
Unuttum. O kadar heyecanlandım ki, adımı söyleyecek durumda değildim. Tanrıların kralı Zeus takım elbise giyip, tıraş olup, ayakkabılarını cilalayıp karşıma geçmiş, bana adımı soruyor sandım. Utana sıkıla, zorla da olsa 'Kaya' diyebildim. Ancak sonrasına ne ekleyeceğime karar veremedim. Ağabey, Amca, Dayı, Dede, Patron...
"Kaç yaşındasın sen?"
"On dört ağam."
"Pek küçükmüşsün, çalışabilecek misin?"
"Çalışırım elbet."
"Geç bakalım bulaşıkhaneye."
Hayatımın dönüm noktası bu cümleyle başladı.