İnsanlıkla yaşıt olan ve dünyanın gündeminden hiç düşmeyen "din" kavramını bütün boyutlarıyla işleyen bir sempozyum düzenlemeyi vakıf olarak uygun bulduk. Çünkü "din" sadece bir kavram değil, aynı zamanda tecrübe edilerek içten ve yakinen yaşanan bir gerçekliktir. O, nihai anlamını insanın Allah'ı mutlak Rabbi olarak tanıdığını dile getiren ve ruhunun O'nunla bağlantısını gösteren mîsâktan almaktadır. (A'raf 7/172). "Din"in tam adı olan İslâm da Allah'a teslimiyettir. İnsanın Allah'a teslim olmasındaki temel unsur ise ona varlık vermesinin karşılığında Rabbine duyduğu "borçluluk" hissidir. İşte bu sebeple din duygusu bütün insanlarda mevcuttur. İnsanın derûnuna kök salan dinin son bulmasına ve tarihin herhangi bir döneminde tamamen işlevsiz kalmasına imkân ve ihtimal yoktur. Ancak ana kaynağı itibariyle tertemiz olan dinin, tarihî yolculuğu esnasında yanlış anlaşılıp uygulanması ve asli şeklini kaybetmesi mümkündür. Lâkin insanlık tarihi boyunca var olan ve varlığından söz edilen böyle bir alan hakkında her şeyi bir sempozyumda söylemek mümkün değildir. Bu yüzden, belirlenen konu başlıkları ve hazırlanan tebliğlerle bu geniş alan mümkün mertebe bir bütün halinde yansıtılmaya çalışılmış; bununla da "din" kavramının insanların zihin dünyasında netleşip kökleşmesine ve yanlış din anlayışlarının önüne geçilmesine katkı sağlamak amaçlanmıştır
İnsanlıkla yaşıt olan ve dünyanın gündeminden hiç düşmeyen "din" kavramını bütün boyutlarıyla işleyen bir sempozyum düzenlemeyi vakıf olarak uygun bulduk. Çünkü "din" sadece bir kavram değil, aynı zamanda tecrübe edilerek içten ve yakinen yaşanan bir gerçekliktir. O, nihai anlamını insanın Allah'ı mutlak Rabbi olarak tanıdığını dile getiren ve ruhunun O'nunla bağlantısını gösteren mîsâktan almaktadır. (A'raf 7/172). "Din"in tam adı olan İslâm da Allah'a teslimiyettir. İnsanın Allah'a teslim olmasındaki temel unsur ise ona varlık vermesinin karşılığında Rabbine duyduğu "borçluluk" hissidir. İşte bu sebeple din duygusu bütün insanlarda mevcuttur. İnsanın derûnuna kök salan dinin son bulmasına ve tarihin herhangi bir döneminde tamamen işlevsiz kalmasına imkân ve ihtimal yoktur. Ancak ana kaynağı itibariyle tertemiz olan dinin, tarihî yolculuğu esnasında yanlış anlaşılıp uygulanması ve asli şeklini kaybetmesi mümkündür. Lâkin insanlık tarihi boyunca var olan ve varlığından söz edilen böyle bir alan hakkında her şeyi bir sempozyumda söylemek mümkün değildir. Bu yüzden, belirlenen konu başlıkları ve hazırlanan tebliğlerle bu geniş alan mümkün mertebe bir bütün halinde yansıtılmaya çalışılmış; bununla da "din" kavramının insanların zihin dünyasında netleşip kökleşmesine ve yanlış din anlayışlarının önüne geçilmesine katkı sağlamak amaçlanmıştır