Kadına yönelik ayrımcı ve cinsiyetçi önyargı, insanlığın ve günümüz toplumlarının binlerce yıldır kanayan yarasıdır. Tabular, yasalar, örf ve âdetler, değer yargıları gibi kültür ve ahlak kuralları, cinsiyetçiliği olağanlaştırır ve normalleştirir.
Kimi zaman sonu ölümle biter ve fiziksel, duygusal, sözel şiddet ve sömürüyü içinde barındırır. Bu önyargı ile karşı karşıya olan kadın “ölmediği sürece” toplum tarafından görmezden gelinir çoğunlukla. “Bir eşya”, “sahip olunan bir mal” gibi görülür.
Ve bir gün “kıymet görmemiş varlığı” hayattan sessizce çekilir gider!..
Zeynep de kimlik ve kişiliği yok edilmiş, ölümden beter bir hayat yaşamış, anamız, bacımız, kızımız, komşumuz olan kadınlardan biri gibi “sessizce” aramızdan ayrılmıştır.
Yakın çevresinde bıraktığı olumlu izler dışında “kayıp bir hayattır” onunki.
“Bütün Kuşlar Onundu”, Zeynep'in içine düştüğü “zindandaki” gerçek hikâyesini anlatır.
Kadına yönelik ayrımcı ve cinsiyetçi önyargı, insanlığın ve günümüz toplumlarının binlerce yıldır kanayan yarasıdır. Tabular, yasalar, örf ve âdetler, değer yargıları gibi kültür ve ahlak kuralları, cinsiyetçiliği olağanlaştırır ve normalleştirir.
Kimi zaman sonu ölümle biter ve fiziksel, duygusal, sözel şiddet ve sömürüyü içinde barındırır. Bu önyargı ile karşı karşıya olan kadın “ölmediği sürece” toplum tarafından görmezden gelinir çoğunlukla. “Bir eşya”, “sahip olunan bir mal” gibi görülür.
Ve bir gün “kıymet görmemiş varlığı” hayattan sessizce çekilir gider!..
Zeynep de kimlik ve kişiliği yok edilmiş, ölümden beter bir hayat yaşamış, anamız, bacımız, kızımız, komşumuz olan kadınlardan biri gibi “sessizce” aramızdan ayrılmıştır.
Yakın çevresinde bıraktığı olumlu izler dışında “kayıp bir hayattır” onunki.
“Bütün Kuşlar Onundu”, Zeynep'in içine düştüğü “zindandaki” gerçek hikâyesini anlatır.