Melih Cevdet Anday; "Çıkar yol, şiiri tanımlamaktan vazgeçmektir. Tanım akıl işidir, şiir ise akıl dışıdır." der. Belki de yüzyıllardır anlaşılamayan, tarifi yapılamayan şiir için "Büyü" demekle bu işe bir çözüm üretmesek de; en azından bir benzetme yolu ile bu ağır konudan laf ebeliği yapmadan kurtulabiliriz.
Birilerinin beyninde gizlice girip yerleşen o "Büyü"cü, şairle birlikte gezinir durur. Sepetine tüm yaşamlardan birer tadımlık atar. Sepeti dolunca bunları şairin yüreğine döküverir. Ne zaman mı döker, ne kadar mı döker? Bu hiç belli olmaz. Bazen arabasını yol kenarına çekerek, bazen lokantada bir peçeteye birkaç not düşerek, bazen de sigarasının kabını yırtarak beyaz kısmına birkaç satır karalayıverir. O anlardaki sevinç bedava "mal bulmuş" sevincidir, lunaparka götürülmüş bir çocuğun sevincidir; yazdıkları hüzün dolu bile olsa. Bu eylem şiiri kabına sığmaz yapar; yetinemez bununla. Bir kurt gibi kemirir içini "Büyü"cünün yüreğine döktükleri. Bu karalamalar (şiirin ipuçları) mutlaka beyaz sayfalara dökülmelidir. "Büyü"cünün topladığı tadımlıklar, şairin içinde bulunduğu ruh hali yoğrulup ya hüzün, ya isyan, ya sevgi veya sevinç dizeleri oluşturuverir. Bu eylem esnasında beyin devredışı kalır; zaman durur.
"Büyünün kendisi idin sen,
Her uzanışımda geçmişe,
Tarihin ruhu capcanlı geziyor etraftaki sessizlikte."
Özgür Duru, içinde bir "Büyü"cünün olduğunu kitabına verdiği adla kanıtlamış sanki. Yaşam felsefesi ve aşkla yoğrulmuş bu kitap Özgür Duru'nun ilk yazdığı şiirlerden ki; bunlara "Aşk Karalamaları" adını vermiş, günümüze kadar şiir uğraşısını kapsıyor. Şair bu kitabı yapmakla yetinmeyip, kendini daha iyi ifade edebilmek için iki müzikli şiir albümü yapmış.
Üçüncüsünün ise hazırlık safhasında olduğunu söylüyor. Kitapla birlikte sunulan CD'de bu albümlerden tadımlıklar bulacaksınız.
-Nida Öz
Melih Cevdet Anday; "Çıkar yol, şiiri tanımlamaktan vazgeçmektir. Tanım akıl işidir, şiir ise akıl dışıdır." der. Belki de yüzyıllardır anlaşılamayan, tarifi yapılamayan şiir için "Büyü" demekle bu işe bir çözüm üretmesek de; en azından bir benzetme yolu ile bu ağır konudan laf ebeliği yapmadan kurtulabiliriz.
Birilerinin beyninde gizlice girip yerleşen o "Büyü"cü, şairle birlikte gezinir durur. Sepetine tüm yaşamlardan birer tadımlık atar. Sepeti dolunca bunları şairin yüreğine döküverir. Ne zaman mı döker, ne kadar mı döker? Bu hiç belli olmaz. Bazen arabasını yol kenarına çekerek, bazen lokantada bir peçeteye birkaç not düşerek, bazen de sigarasının kabını yırtarak beyaz kısmına birkaç satır karalayıverir. O anlardaki sevinç bedava "mal bulmuş" sevincidir, lunaparka götürülmüş bir çocuğun sevincidir; yazdıkları hüzün dolu bile olsa. Bu eylem şiiri kabına sığmaz yapar; yetinemez bununla. Bir kurt gibi kemirir içini "Büyü"cünün yüreğine döktükleri. Bu karalamalar (şiirin ipuçları) mutlaka beyaz sayfalara dökülmelidir. "Büyü"cünün topladığı tadımlıklar, şairin içinde bulunduğu ruh hali yoğrulup ya hüzün, ya isyan, ya sevgi veya sevinç dizeleri oluşturuverir. Bu eylem esnasında beyin devredışı kalır; zaman durur.
"Büyünün kendisi idin sen,
Her uzanışımda geçmişe,
Tarihin ruhu capcanlı geziyor etraftaki sessizlikte."
Özgür Duru, içinde bir "Büyü"cünün olduğunu kitabına verdiği adla kanıtlamış sanki. Yaşam felsefesi ve aşkla yoğrulmuş bu kitap Özgür Duru'nun ilk yazdığı şiirlerden ki; bunlara "Aşk Karalamaları" adını vermiş, günümüze kadar şiir uğraşısını kapsıyor. Şair bu kitabı yapmakla yetinmeyip, kendini daha iyi ifade edebilmek için iki müzikli şiir albümü yapmış.
Üçüncüsünün ise hazırlık safhasında olduğunu söylüyor. Kitapla birlikte sunulan CD'de bu albümlerden tadımlıklar bulacaksınız.
-Nida Öz