M.Ö 334-333'te, Yunan topraklarının batısındaki küçük ve önemsiz bir krallıktan yükselen İskender, aç bir kurt gibi Pers İmparatorluğu'nun üzerine saldırmış, bugün Orta Doğu, Mısır, Filistin, Suriye, Türkiye, Irak ve İran olarak bilinen toprakları kendi imparatorluğuna katmış; orduları bugünkü Pakistan'ın Batısına ve Hindistan'ın Kuzeybatı cephesine kadar dayanmıştı.
Bu askeri deha, kaderinin dünyanın sonuna ulaşana kadar yoluna çıkan her şeyi fethetmek olduğuna inanıyordu. Tanrılaşmak isteyen bir adam, hayatının büyük bölümünü başkalarının özgürlüklerini ellerinden alarak geçirmiş bir özgürlük savaşçısı, şefkatli ve cömert bir dost, Tyre gibi antik bir şehri acımasızca yıkıp 3,000 askerini çarmıha gerdiren zalim bir hükümdar olarak, genç fatih son derece büyük bir gizeme sahiptir.
Genel inanca göre, İskender alkol zehirlenmesinden ya da sıtmadan ölmüştür. Peki daha sinsi, daha kötücül başka etkenler var mıydı? Babil'e girmemesi için uyarılmış mıydı? Hintli kâhin Calanus, kendi cenaze yatağına uzanmadan önce, etrafını güçlü savaş liderleriyle çevirmiş olan Büyük Fatih'i, kendisini Babile'de bekleyeceğini söyelerek uyarmıştı. Peki bu saldırgan, şiddet düşkünü hırslı adamlar, kendi liderlerini hedef alacaklar mıydı? İskender'in dünayanın sonuna kadar gitme konusundaki kararlılığından, despot yapısında, kendi dostlarının ve meslektaşlarının savaş alanı yerine "kazayla" ya da "hastalık yüzünden" ölmesini izlemekten bıkıp usanmış olabilirler miydi? Bu genç tanrının yaşamını zamansız bir sona ulaştıma kararını verenler, bu adamlar mıydı?
Paul Doherty, bu etkileyici eserinde, yaklaşık 2,500 yıl önce gerçekleşmiş bir cinayetin ardında yatan gerçekleri, zaman ve mekân sınırlarını bir dedektif başarısıyla gün ışığına çıkarıyor.
M.Ö 334-333'te, Yunan topraklarının batısındaki küçük ve önemsiz bir krallıktan yükselen İskender, aç bir kurt gibi Pers İmparatorluğu'nun üzerine saldırmış, bugün Orta Doğu, Mısır, Filistin, Suriye, Türkiye, Irak ve İran olarak bilinen toprakları kendi imparatorluğuna katmış; orduları bugünkü Pakistan'ın Batısına ve Hindistan'ın Kuzeybatı cephesine kadar dayanmıştı.
Bu askeri deha, kaderinin dünyanın sonuna ulaşana kadar yoluna çıkan her şeyi fethetmek olduğuna inanıyordu. Tanrılaşmak isteyen bir adam, hayatının büyük bölümünü başkalarının özgürlüklerini ellerinden alarak geçirmiş bir özgürlük savaşçısı, şefkatli ve cömert bir dost, Tyre gibi antik bir şehri acımasızca yıkıp 3,000 askerini çarmıha gerdiren zalim bir hükümdar olarak, genç fatih son derece büyük bir gizeme sahiptir.
Genel inanca göre, İskender alkol zehirlenmesinden ya da sıtmadan ölmüştür. Peki daha sinsi, daha kötücül başka etkenler var mıydı? Babil'e girmemesi için uyarılmış mıydı? Hintli kâhin Calanus, kendi cenaze yatağına uzanmadan önce, etrafını güçlü savaş liderleriyle çevirmiş olan Büyük Fatih'i, kendisini Babile'de bekleyeceğini söyelerek uyarmıştı. Peki bu saldırgan, şiddet düşkünü hırslı adamlar, kendi liderlerini hedef alacaklar mıydı? İskender'in dünayanın sonuna kadar gitme konusundaki kararlılığından, despot yapısında, kendi dostlarının ve meslektaşlarının savaş alanı yerine "kazayla" ya da "hastalık yüzünden" ölmesini izlemekten bıkıp usanmış olabilirler miydi? Bu genç tanrının yaşamını zamansız bir sona ulaştıma kararını verenler, bu adamlar mıydı?
Paul Doherty, bu etkileyici eserinde, yaklaşık 2,500 yıl önce gerçekleşmiş bir cinayetin ardında yatan gerçekleri, zaman ve mekân sınırlarını bir dedektif başarısıyla gün ışığına çıkarıyor.