Umudunu yüreğinin bir yerinde derinlere gömmüş, onu orada unutmuş her insanın, bu öykülerin sıcaklığıyla umudunu başına taç yapması umuduyla yazılmış bir öykü kitabıyla tanışmak üzeresiniz.
Çocukluğum film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu.
Ta ki otobüsün soğuk camı canımı yakana değin...
Yol boyunca uyuyamadım.
Hem yol bir an önce bitsin,
Dedeme kavuşayım istiyordum.
Hem de onu bir daha göremeyeceğimi düşünerek
Yol hiç bitmesin istiyordum...
Dedemin Sıcak Kucağı
arkasına döndüğünde bir çift mavi gözün kendisine gülümseyerek baktığını gördü. Bu gözleri nerede olsa tanırdı. Bu gözler umuttu, sevgiydi, birlik beraberlikti, azim ve kararlılıktı, bu gözler sonsuz güvendi, bu gözler Mustafa Kemal'di!
İşte Mustafa Kemal
Güneş, yeni güne gülümserken henüz yakıcılığıyla boy göstermemişti. Masum bir içtenlikle mor, pembe çiçekler sabah sabah insanın yüreğini okşuyordu. Deniz tuzunun genzi yakan kokusu mesafenin uzaklığı içinde bulutlara karışmış kuş sesleri kedi sesleriyle birleşip bu seremoniye eşlik ediyordu.
Büyülü Dükkan
Her aydınlık sokağın karanlık bir yeri vardı ve burası tam olarak o karanlıktı. Onlar bu aydınlık sokağın karanlık kısmında yaşayan “Şafak Çocukları” idi. Karanlığın yüzünü genç yüreklerinin aydınlığıyla yırtmaya çalışan taze fidanlardı.
Şafak Çocukları
Sabah ezanının sesi, kulaklarında dolaşırken, her zamanki gibi sonsuz bir huzurla açtı gözlerini, beyaz bir ışıltı odanın karanlığını yarmış, yıldızlar beyaz duvarlara gökyüzünden daha çok yakışmıştı.
Gülümserce
Umudunu yüreğinin bir yerinde derinlere gömmüş, onu orada unutmuş her insanın, bu öykülerin sıcaklığıyla umudunu başına taç yapması umuduyla yazılmış bir öykü kitabıyla tanışmak üzeresiniz.
Çocukluğum film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu.
Ta ki otobüsün soğuk camı canımı yakana değin...
Yol boyunca uyuyamadım.
Hem yol bir an önce bitsin,
Dedeme kavuşayım istiyordum.
Hem de onu bir daha göremeyeceğimi düşünerek
Yol hiç bitmesin istiyordum...
Dedemin Sıcak Kucağı
arkasına döndüğünde bir çift mavi gözün kendisine gülümseyerek baktığını gördü. Bu gözleri nerede olsa tanırdı. Bu gözler umuttu, sevgiydi, birlik beraberlikti, azim ve kararlılıktı, bu gözler sonsuz güvendi, bu gözler Mustafa Kemal'di!
İşte Mustafa Kemal
Güneş, yeni güne gülümserken henüz yakıcılığıyla boy göstermemişti. Masum bir içtenlikle mor, pembe çiçekler sabah sabah insanın yüreğini okşuyordu. Deniz tuzunun genzi yakan kokusu mesafenin uzaklığı içinde bulutlara karışmış kuş sesleri kedi sesleriyle birleşip bu seremoniye eşlik ediyordu.
Büyülü Dükkan
Her aydınlık sokağın karanlık bir yeri vardı ve burası tam olarak o karanlıktı. Onlar bu aydınlık sokağın karanlık kısmında yaşayan “Şafak Çocukları” idi. Karanlığın yüzünü genç yüreklerinin aydınlığıyla yırtmaya çalışan taze fidanlardı.
Şafak Çocukları
Sabah ezanının sesi, kulaklarında dolaşırken, her zamanki gibi sonsuz bir huzurla açtı gözlerini, beyaz bir ışıltı odanın karanlığını yarmış, yıldızlar beyaz duvarlara gökyüzünden daha çok yakışmıştı.
Gülümserce