Dünyada yüzyıllar boyunca kendi başına bir sanat olmayı başaran heykel, 19. yüzyıldan itibaren resim sanatının gerisine düşmüş, 20. yüzyılın ikinci yarısına dek açıkçası resim sanatının gene gerisinde ve ressamların bir etkinliği olarak kalmıştır. Bu, şu anlama gelir: Heykel sanatı adına söz konusu gerileyiş üzüntü verir gibi dururken, ressamlara bağlı gelişmesi, ressamların üç boyutlu düşünme yeteneklerini masaya yatırdığı, adeta kendilerini buna zorladıkları anlamına da ulaştığı için çok sevindirici bir gelişmedir (Bugün de her ressam üç boyutlu düşünme yapısını geliştirmek için heykel yapmalıdır). Resim sanatına ve ressamlara olan heykel sanatının bağımlılığı, İkinci Dünya Savaşı sonrası çözümlemeye uğrayarak, özerk bir alan olmaya devam etmiş, bu kez de özellikle 1960'ların bilhassa kavramsallık içeren birçok alternatif eğilim ve tavrında, bu kez de üç boyutluluk genel dili içerisine girmiştir. Hatta Almanca'da her türlü üç boyutlu kavrayışa neden olan sanata “plastik” demeleri boşuna değildir. Malerei und Plastik ikilisi, sıkça Almanca görsel sanatlar literatüründe kullanılır ve bu ikili kullanıştan kasıt; resmin dışındaki hemen her türlü uygulamanın “plastik” başlığı altında değerlendirilmek istenmesinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla “plastik” olanın sınırları oldukça geniştir. Bizce de son derece haklı bir kullanıştır bu. Bu görüşe paralel bir kırılma 1968'te yaşanır Helio Oittica aracılığıyla ve heykelin heykeltıraş tarafınca form algısı olmaktan çıkarak malzeme algısına dönüştüğü konusunun altı çizilir. Rodin, Claudel, vb heykeltıraşlarla birlikte, sanat tarihinde o bildiğimiz heykeltıraşlık alanı 20. yüzyılın özellikle ilk yarısında başka ikinci yarısında başka bir kimliğe bürünmüştür. İlk elli yılda mesele gene heykeldir, daha sonra heykel diye bir algıdan ziyade üç boyutlu algı süreci devreye girmiş ve az önce de vurguladığım bir “plastik” yapı gözetilir olmuştur. Bu kitapta biz de gelenekçi davranarak heykel demeyi seçsek de, heykel vurgusunun geçtiği yere sizler “üç boyutlu” veya “plastik” vurgusunu koyarak da okumada bulunabilirsiniz diye düşünüyoruz.
Dünyada yüzyıllar boyunca kendi başına bir sanat olmayı başaran heykel, 19. yüzyıldan itibaren resim sanatının gerisine düşmüş, 20. yüzyılın ikinci yarısına dek açıkçası resim sanatının gene gerisinde ve ressamların bir etkinliği olarak kalmıştır. Bu, şu anlama gelir: Heykel sanatı adına söz konusu gerileyiş üzüntü verir gibi dururken, ressamlara bağlı gelişmesi, ressamların üç boyutlu düşünme yeteneklerini masaya yatırdığı, adeta kendilerini buna zorladıkları anlamına da ulaştığı için çok sevindirici bir gelişmedir (Bugün de her ressam üç boyutlu düşünme yapısını geliştirmek için heykel yapmalıdır). Resim sanatına ve ressamlara olan heykel sanatının bağımlılığı, İkinci Dünya Savaşı sonrası çözümlemeye uğrayarak, özerk bir alan olmaya devam etmiş, bu kez de özellikle 1960'ların bilhassa kavramsallık içeren birçok alternatif eğilim ve tavrında, bu kez de üç boyutluluk genel dili içerisine girmiştir. Hatta Almanca'da her türlü üç boyutlu kavrayışa neden olan sanata “plastik” demeleri boşuna değildir. Malerei und Plastik ikilisi, sıkça Almanca görsel sanatlar literatüründe kullanılır ve bu ikili kullanıştan kasıt; resmin dışındaki hemen her türlü uygulamanın “plastik” başlığı altında değerlendirilmek istenmesinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla “plastik” olanın sınırları oldukça geniştir. Bizce de son derece haklı bir kullanıştır bu. Bu görüşe paralel bir kırılma 1968'te yaşanır Helio Oittica aracılığıyla ve heykelin heykeltıraş tarafınca form algısı olmaktan çıkarak malzeme algısına dönüştüğü konusunun altı çizilir. Rodin, Claudel, vb heykeltıraşlarla birlikte, sanat tarihinde o bildiğimiz heykeltıraşlık alanı 20. yüzyılın özellikle ilk yarısında başka ikinci yarısında başka bir kimliğe bürünmüştür. İlk elli yılda mesele gene heykeldir, daha sonra heykel diye bir algıdan ziyade üç boyutlu algı süreci devreye girmiş ve az önce de vurguladığım bir “plastik” yapı gözetilir olmuştur. Bu kitapta biz de gelenekçi davranarak heykel demeyi seçsek de, heykel vurgusunun geçtiği yere sizler “üç boyutlu” veya “plastik” vurgusunu koyarak da okumada bulunabilirsiniz diye düşünüyoruz.