Cankız, annesi ile kayanın üstünde oturmuş, ayaklarını suya salarak konuşuyordu. Bir taraftan da sahile vuran dalgaları ve karşılarında takla atarak eğlenen yunusları pür dikkatle izliyordu.
Yunusları gören martılar, viyaklayarak üstlerinden uçuyor, sonra da kayaların üstüne konarak onlarla dost olmak istiyorlardı.
Cankız, yanlarından geçmekte olan simitçiden, iki simit aldı. Birini annesiyle paylaştı. Diğerini de küçük parçalara bölerek, etraflarında uçan kuşlara ve martılara doğru var gücüyle attı.
Simitleri suya atarken, martıların da ok gibi uçarak bir çırpıda suyun üstünden alıp yemeleri ona büyük keyif veriyordu.
Cankız, annesi ile kayanın üstünde oturmuş, ayaklarını suya salarak konuşuyordu. Bir taraftan da sahile vuran dalgaları ve karşılarında takla atarak eğlenen yunusları pür dikkatle izliyordu.
Yunusları gören martılar, viyaklayarak üstlerinden uçuyor, sonra da kayaların üstüne konarak onlarla dost olmak istiyorlardı.
Cankız, yanlarından geçmekte olan simitçiden, iki simit aldı. Birini annesiyle paylaştı. Diğerini de küçük parçalara bölerek, etraflarında uçan kuşlara ve martılara doğru var gücüyle attı.
Simitleri suya atarken, martıların da ok gibi uçarak bir çırpıda suyun üstünden alıp yemeleri ona büyük keyif veriyordu.