Vukûu ve meşrûiyeti âyetle sabit olan nesih, ilk dönemlerden itibaren fıkıh usûl kitaplarında önemli ölçüde yer tutmuştur. Cessâs'ın el-Fusûl fi'l-Usûl'ü bunun örneklerinden birisini teşkil etmektedir. Cessâs, Hanefîlerden günümüze intikal eden ilk fıkıh usûlü kitabının yazarı olarak bilinse de onun öncesinde güçlü bir usûl birikiminin mevcudiyetinde kuşku yoktur. Katâde b. Diâme, İbn Şihâb Zührî, Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm ve Ebû Ca'fer Nehhâs; neshin teorik olarak gelişmesine Cessâs öncesi dönemde katkı sağlamış alimlerdir. Cessâs'ın bu alimlerin neshe yaklaşımlarından faydalandığını düşünmemizin önünde bir engel bulunmamaktadır. Bu yüzden kitapta Cessâs ile bu alimler arasındaki bağlantı, tespite çalışılmıştır.
Nesihle ilgili pek çok tartışma, kelâm ilmiyle yoğun bir ilişki içerisindedir. Neshin mahalli, hükmün vaktinden evvel neshi ve önce emredilen bir fiilin daha sonra nehyedilemeyeceği düşüncesi; bunlardan bazılarıdır. Bu tartışmalara Cessâs'ın yaklaşımı, özellikle önem arzetmektedir. Cessâs'ın nesihle ilgili meselelerde Mutezile'ye isnat edilen görüşlerle uyumlu bir yaklaşım içerisinde olduğu da Mutezile ile görüş ayrılığına düştüğü de vakidir. Bu durum, Cessas'ın yaşadığı dönemin Bağdat'ı ve Büveyhî siyaseti göz önünde bulundurulduğunda anlaşılır hale gelmektedir. Farklı dinden, inançtan ve mezhepten insanların bir arada yaşadığı Bağdat, din eksenli çatışmalara olduğu kadar farklı dînî grupların birbirlerinden etkilenmelerine de tanıklık etmiştir. Bunun en belirgin örneği, önce emredilen bir fiilin daha sonra nehyedilemeyeceği düşüncesinde görülür. Buna göre Cenabı Allah; emrettiğini hasen olduğu için emreder, nehyettiğini kabih olduğu için nehyeder. Allah'ın önce emrettiğini sonra nehyetmesi, tenakuzdur ve Cenabı Allah bundan beridir. Cessâs'ın bu şekilde temellendirdiği düşünce, Hanefi usûl alimleri arasında sınırlı sayıda takipçi bulabilmiştir. Bâkıllânî ise bu düşünceyi yahudilere isnat ederek eleştirmiştir.
Kur'an'ın hem tarihi hem anlamıyla ilişkili olması dolayısıyla hakkında onlarca eser telif edilen nesih, bundan sonra da araştırmaların ilgi odağı olmaya devam edecektir. Gayret kuldan, tevfik Allah'tandır.
Vukûu ve meşrûiyeti âyetle sabit olan nesih, ilk dönemlerden itibaren fıkıh usûl kitaplarında önemli ölçüde yer tutmuştur. Cessâs'ın el-Fusûl fi'l-Usûl'ü bunun örneklerinden birisini teşkil etmektedir. Cessâs, Hanefîlerden günümüze intikal eden ilk fıkıh usûlü kitabının yazarı olarak bilinse de onun öncesinde güçlü bir usûl birikiminin mevcudiyetinde kuşku yoktur. Katâde b. Diâme, İbn Şihâb Zührî, Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm ve Ebû Ca'fer Nehhâs; neshin teorik olarak gelişmesine Cessâs öncesi dönemde katkı sağlamış alimlerdir. Cessâs'ın bu alimlerin neshe yaklaşımlarından faydalandığını düşünmemizin önünde bir engel bulunmamaktadır. Bu yüzden kitapta Cessâs ile bu alimler arasındaki bağlantı, tespite çalışılmıştır.
Nesihle ilgili pek çok tartışma, kelâm ilmiyle yoğun bir ilişki içerisindedir. Neshin mahalli, hükmün vaktinden evvel neshi ve önce emredilen bir fiilin daha sonra nehyedilemeyeceği düşüncesi; bunlardan bazılarıdır. Bu tartışmalara Cessâs'ın yaklaşımı, özellikle önem arzetmektedir. Cessâs'ın nesihle ilgili meselelerde Mutezile'ye isnat edilen görüşlerle uyumlu bir yaklaşım içerisinde olduğu da Mutezile ile görüş ayrılığına düştüğü de vakidir. Bu durum, Cessas'ın yaşadığı dönemin Bağdat'ı ve Büveyhî siyaseti göz önünde bulundurulduğunda anlaşılır hale gelmektedir. Farklı dinden, inançtan ve mezhepten insanların bir arada yaşadığı Bağdat, din eksenli çatışmalara olduğu kadar farklı dînî grupların birbirlerinden etkilenmelerine de tanıklık etmiştir. Bunun en belirgin örneği, önce emredilen bir fiilin daha sonra nehyedilemeyeceği düşüncesinde görülür. Buna göre Cenabı Allah; emrettiğini hasen olduğu için emreder, nehyettiğini kabih olduğu için nehyeder. Allah'ın önce emrettiğini sonra nehyetmesi, tenakuzdur ve Cenabı Allah bundan beridir. Cessâs'ın bu şekilde temellendirdiği düşünce, Hanefi usûl alimleri arasında sınırlı sayıda takipçi bulabilmiştir. Bâkıllânî ise bu düşünceyi yahudilere isnat ederek eleştirmiştir.
Kur'an'ın hem tarihi hem anlamıyla ilişkili olması dolayısıyla hakkında onlarca eser telif edilen nesih, bundan sonra da araştırmaların ilgi odağı olmaya devam edecektir. Gayret kuldan, tevfik Allah'tandır.