“İslam'da din adamı yoktur, herkes dininin adamıdır!” demişti eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez hoca. Sanki herkes kendine verilen vahiy (Kuran) ve akıl ile sorgulanmayacak hesap gününde! Sanki sadece belli bir zümreye gönderildi bu din ve sadece onlar hesap verecek! Vahyin muhatabı her akıl sahibinin de düşünme, değerlendirme ve sorma yetki ve sorumluluğu olduğunu düşünerek çıktık bu yola. Adımızın başında uzun akademik unvanlar olmasa da yazmaya, görüş beyan etmeye karar verdik.
Asırlardan beri yapılageliyor olsa da akıl almaz hızla gelişen iletişim imkanları, internet ve sosyal medyanın yaygınlaşması neticesinde herkesin şahitliği ve kısmen müdahilliği içinde gelişiyor artık dini tartışmalar. Böylesi kutuplaşmamız ve orta yolu bulamamamızın temel nedenlerinden bir tanesi de, tartışmalara ortada durup bakmayı pek sevmeyişimiz bence. Çok şey yazıldı bu konularda ama hemen her yazan muhakkak bir cenahın savunucusu olduğundan, diğerinin tezini düşünmeye değer görmeyişinden ve hesabını baştan kesmesinden pek mesafe kat edemedik maalesef.
Biz bu çalışmamızda biraz olsun ortadan bakmaya çalışarak irdelemeye çalıştık tezleri. Bir nebze olsun alışılmış tarzların dışına çıkmış olmak umarız ki az da olsa katkı sağlar aklın yolunda buluşma çabalarına. Amacımız hikmet sahibi, ilim erbabından ve tüm Müslümanlardan sorularımıza cevap, görüş, değerlendirme alabilmektir.
İki bölümden oluşan kitabımızın birinci bölümünde, “Dinde hüküm kaynağı nedir” ana sorusu merkezinde oluşan ayrılıklar, metodoloji sorununun önümüze getirdiği tartışmalar ve hatta ümmetin başına açtığı büyük sorunları irdeleyeceğiz.
İkinci bölümde ise “dinde hüküm kaynağı nedir” meselesini aşmış olsak, yani rivayet kültürünü tamamen bırakıp sadece Kuran'a yönelsek bile tartışmalardan, ayrışmalardan nasıl kurtulamadığımızın resmini çizmeye çalışacak ve çözüm yolları arayacağız.
Gayret bizden başarı Allah'tan.
“İslam'da din adamı yoktur, herkes dininin adamıdır!” demişti eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez hoca. Sanki herkes kendine verilen vahiy (Kuran) ve akıl ile sorgulanmayacak hesap gününde! Sanki sadece belli bir zümreye gönderildi bu din ve sadece onlar hesap verecek! Vahyin muhatabı her akıl sahibinin de düşünme, değerlendirme ve sorma yetki ve sorumluluğu olduğunu düşünerek çıktık bu yola. Adımızın başında uzun akademik unvanlar olmasa da yazmaya, görüş beyan etmeye karar verdik.
Asırlardan beri yapılageliyor olsa da akıl almaz hızla gelişen iletişim imkanları, internet ve sosyal medyanın yaygınlaşması neticesinde herkesin şahitliği ve kısmen müdahilliği içinde gelişiyor artık dini tartışmalar. Böylesi kutuplaşmamız ve orta yolu bulamamamızın temel nedenlerinden bir tanesi de, tartışmalara ortada durup bakmayı pek sevmeyişimiz bence. Çok şey yazıldı bu konularda ama hemen her yazan muhakkak bir cenahın savunucusu olduğundan, diğerinin tezini düşünmeye değer görmeyişinden ve hesabını baştan kesmesinden pek mesafe kat edemedik maalesef.
Biz bu çalışmamızda biraz olsun ortadan bakmaya çalışarak irdelemeye çalıştık tezleri. Bir nebze olsun alışılmış tarzların dışına çıkmış olmak umarız ki az da olsa katkı sağlar aklın yolunda buluşma çabalarına. Amacımız hikmet sahibi, ilim erbabından ve tüm Müslümanlardan sorularımıza cevap, görüş, değerlendirme alabilmektir.
İki bölümden oluşan kitabımızın birinci bölümünde, “Dinde hüküm kaynağı nedir” ana sorusu merkezinde oluşan ayrılıklar, metodoloji sorununun önümüze getirdiği tartışmalar ve hatta ümmetin başına açtığı büyük sorunları irdeleyeceğiz.
İkinci bölümde ise “dinde hüküm kaynağı nedir” meselesini aşmış olsak, yani rivayet kültürünü tamamen bırakıp sadece Kuran'a yönelsek bile tartışmalardan, ayrışmalardan nasıl kurtulamadığımızın resmini çizmeye çalışacak ve çözüm yolları arayacağız.
Gayret bizden başarı Allah'tan.