“Çukurcuma'ya vardıklarında hava biraz bozdu.
Yakıcı temmuz sıcağı yerini soğuk ve koyu bulutlarla kapalı bir sonbahar öğleden sonrasına çevirmişti.
Gökbörü'nün en sevmediği havaydı bu. Yağmakla yağmamak arası, ince ince ve aralıklarla dökülen hafif yağmur da sinir bozucuydu. Çukurcuma semtinin başında inmişlerdi. Az sonra Gökbörü çaresiz şekilde Mükemmel Mahmut'un yüzüne baktı nereye gideceğiz hadi hareket et anlamında, birkaç saniyeliğine.
Mahmut güneş gözlüğüne düşen birkaç güçsüz yağmur damlasını gözlüğünü çıkartıp nefesiyle hohlayarak buharlaştırdıktan sonra tekrar gözüne taktı ve ‘Sakin ol dostum, sakin ol,' dedi.”
“Çukurcuma'ya vardıklarında hava biraz bozdu.
Yakıcı temmuz sıcağı yerini soğuk ve koyu bulutlarla kapalı bir sonbahar öğleden sonrasına çevirmişti.
Gökbörü'nün en sevmediği havaydı bu. Yağmakla yağmamak arası, ince ince ve aralıklarla dökülen hafif yağmur da sinir bozucuydu. Çukurcuma semtinin başında inmişlerdi. Az sonra Gökbörü çaresiz şekilde Mükemmel Mahmut'un yüzüne baktı nereye gideceğiz hadi hareket et anlamında, birkaç saniyeliğine.
Mahmut güneş gözlüğüne düşen birkaç güçsüz yağmur damlasını gözlüğünü çıkartıp nefesiyle hohlayarak buharlaştırdıktan sonra tekrar gözüne taktı ve ‘Sakin ol dostum, sakin ol,' dedi.”