Bu kitapta, suç niteliğindeki kimi fiiller hakkında yürütülen araştırma ve soruşturma faaliyeti sonucunda, fiil ve fail bakımından kamu davası açılmasına yetecek ölçüde delil ve şüpheye ulaşılmasına, kovuşturma yapılmasının önünde hukuki veya fiili bir engel bulunmamasına rağmen genellikle savcılık kurumunun kontrolü ve takdirine bağlı olarak meselenin kovuşturma evresine taşınmaksızın soruşturma evresinde sonuçlandırılmasını mümkün kılan ceza muhakemesi yöntemleri ele alınmaktadır.
Kovuşturmaya alternatif yöntemler, soruşturma evresinde uygulanabilme imkânı olan yöntemler olduğu için savcılık kurumu bu bağlamda ceza muhakemesinin dominus litis bir aktörü olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle kitabın ilk bölümü savcılık kurumunun bir bütün olarak ceza adalet sistemindeki rolü ve önemine ayrılmıştır. Bir suçla mücadele mekanizması olarak kabul ettiğimiz ceza adalet sisteminin etkinliğinin sağlanması ve kovuşturmaya alternatif yöntemlerin sağlıklı bir şekilde uygulanarak bu etkinliğe katkıda bulunmasının ön şartının savcılık kurumunun yapısı ile savcıların yetki ve sorumluluklarının çerçevesinin net bir şekilde kurgulanması gerektiği düşüncesiyle mesele ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
Kitapta kovuşturmaya alternatif yöntemler hakkında karşılaştırmalı hukuk bağlamında genel bilgiler verilmiştir. Bu kapsamda savcılık kurumunun tarihsel süreçte ceza muhakemesi dâhilinde dönüşen rolünün öne çıkan bir sembolü olarak kabul edilen ceza kararnamesi yöntemi daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca Türk ceza muhakemesi sisteminde yer alan kovuşturmaya alternatif yöntemler belirli bir sınıflandırma dâhilinde incelenmiştir. Bu kapsamda, Cumhuriyet savcısının ceza muhakemesinde daha etkili bir aktör olarak öne çıktığı yeni bir usul olan ve esasen bir ceza kararnamesi formu olan seri muhakeme usulü ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Bu kitapta, suç niteliğindeki kimi fiiller hakkında yürütülen araştırma ve soruşturma faaliyeti sonucunda, fiil ve fail bakımından kamu davası açılmasına yetecek ölçüde delil ve şüpheye ulaşılmasına, kovuşturma yapılmasının önünde hukuki veya fiili bir engel bulunmamasına rağmen genellikle savcılık kurumunun kontrolü ve takdirine bağlı olarak meselenin kovuşturma evresine taşınmaksızın soruşturma evresinde sonuçlandırılmasını mümkün kılan ceza muhakemesi yöntemleri ele alınmaktadır.
Kovuşturmaya alternatif yöntemler, soruşturma evresinde uygulanabilme imkânı olan yöntemler olduğu için savcılık kurumu bu bağlamda ceza muhakemesinin dominus litis bir aktörü olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle kitabın ilk bölümü savcılık kurumunun bir bütün olarak ceza adalet sistemindeki rolü ve önemine ayrılmıştır. Bir suçla mücadele mekanizması olarak kabul ettiğimiz ceza adalet sisteminin etkinliğinin sağlanması ve kovuşturmaya alternatif yöntemlerin sağlıklı bir şekilde uygulanarak bu etkinliğe katkıda bulunmasının ön şartının savcılık kurumunun yapısı ile savcıların yetki ve sorumluluklarının çerçevesinin net bir şekilde kurgulanması gerektiği düşüncesiyle mesele ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
Kitapta kovuşturmaya alternatif yöntemler hakkında karşılaştırmalı hukuk bağlamında genel bilgiler verilmiştir. Bu kapsamda savcılık kurumunun tarihsel süreçte ceza muhakemesi dâhilinde dönüşen rolünün öne çıkan bir sembolü olarak kabul edilen ceza kararnamesi yöntemi daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca Türk ceza muhakemesi sisteminde yer alan kovuşturmaya alternatif yöntemler belirli bir sınıflandırma dâhilinde incelenmiştir. Bu kapsamda, Cumhuriyet savcısının ceza muhakemesinde daha etkili bir aktör olarak öne çıktığı yeni bir usul olan ve esasen bir ceza kararnamesi formu olan seri muhakeme usulü ayrıntılı olarak ele alınmıştır.