Çiftleşmeden Bütünleşmeye Lacan'ın Tanrı, Mantık ve Cinsellik İddiaları Üzerine
Çiftleşmeden Bütünleşmeye kitabında, Lorenzo Chiesa, Lacan'ın son çalışmalarındaki mantık ve Tanrı konusunu inceliyor. Kitabın büyük bir kısmını 1970'lerin başında Lacan'ın Seminerleri'nde dile getirdiği “Cinsel ilişki yoktur!” aksiyomu üzerine kuran yazar, hem Lacan'ın cinsel farkı bir eksiklik biçiminde savunma çabası hem de bunun felsefi gerçekçilik ve materyalizm üzerindeki etkilerini tartışıyor.
Lacan'a göre, sevdiğimiz için seks yaparız ancak bu sevgi aslında Bir olma arzusundan kaynaklanır. Aşk, gerçek bir “bütünleşme” durumudur. Cinsel ilişkiler, bu imkânsızlığın üstesinden gelmeye çalışan ve fallik işlev olarak adlandırılan aşkın bir mantıkla sürdürülür. Chiesa da kitabında, bu “Cinsel ilişki yoktur!” düsturunun Lacan adına deneysel ve tarihsel olarak psikanaliz tarafından sınırlandırıldığını ancak günlük yaşamlarımızda bu gerçeğin kendini kanıtladığını mantıklı, net bir üslupla savunuyor.
Chiesa ayrıca Lacan'ın modern bilim ve biçimsel mantıkla yaşadığı çelişkinin yanı sıra, ana akım biyolojik söylem tarafından savunulduğu gibi, cinsellikten kopmasına odaklanarak, “tamamlanmamışlığa” dayalı yeni bir cinsiyetlendirme mantığı geliştirmenin, teleolojik evrimden vazgeçilmesini gerektireceğini okuyucuya gösteriyor.
Muhakkak ki, Çiftleşmeden Bütünleşmeye ile Lorenzo Chiesa, hem Lacancı çalışmalara hem de çağdaş metafiziğe önemli katkılar sunuyor. Ve ontolojik altyapıya sahip, bu meydan okuyan eserinde, şu soruyu gündeme getiriyor:
Eksikliği, gerçeklik hakkındaki başka bir gerçeğe yani mutlak varlık olarak başka bir Tanrı figürüne dönüştürmeden, böyle bir gerçeği düşünebilir miyiz?
Çiftleşmeden Bütünleşmeye kitabında, Lorenzo Chiesa, Lacan'ın son çalışmalarındaki mantık ve Tanrı konusunu inceliyor. Kitabın büyük bir kısmını 1970'lerin başında Lacan'ın Seminerleri'nde dile getirdiği “Cinsel ilişki yoktur!” aksiyomu üzerine kuran yazar, hem Lacan'ın cinsel farkı bir eksiklik biçiminde savunma çabası hem de bunun felsefi gerçekçilik ve materyalizm üzerindeki etkilerini tartışıyor.
Lacan'a göre, sevdiğimiz için seks yaparız ancak bu sevgi aslında Bir olma arzusundan kaynaklanır. Aşk, gerçek bir “bütünleşme” durumudur. Cinsel ilişkiler, bu imkânsızlığın üstesinden gelmeye çalışan ve fallik işlev olarak adlandırılan aşkın bir mantıkla sürdürülür. Chiesa da kitabında, bu “Cinsel ilişki yoktur!” düsturunun Lacan adına deneysel ve tarihsel olarak psikanaliz tarafından sınırlandırıldığını ancak günlük yaşamlarımızda bu gerçeğin kendini kanıtladığını mantıklı, net bir üslupla savunuyor.
Chiesa ayrıca Lacan'ın modern bilim ve biçimsel mantıkla yaşadığı çelişkinin yanı sıra, ana akım biyolojik söylem tarafından savunulduğu gibi, cinsellikten kopmasına odaklanarak, “tamamlanmamışlığa” dayalı yeni bir cinsiyetlendirme mantığı geliştirmenin, teleolojik evrimden vazgeçilmesini gerektireceğini okuyucuya gösteriyor.
Muhakkak ki, Çiftleşmeden Bütünleşmeye ile Lorenzo Chiesa, hem Lacancı çalışmalara hem de çağdaş metafiziğe önemli katkılar sunuyor. Ve ontolojik altyapıya sahip, bu meydan okuyan eserinde, şu soruyu gündeme getiriyor:
Eksikliği, gerçeklik hakkındaki başka bir gerçeğe yani mutlak varlık olarak başka bir Tanrı figürüne dönüştürmeden, böyle bir gerçeği düşünebilir miyiz?