“…Bize öyle görünüyor ki sevginin korkuyu kovduğu bir dinin yararına, somut vakıaları ve bireysel değerleri çıkış noktası olarak alan tümevarımsal ve ampirik bir metot, otoriter bir şekilde ve mutlak olarak sunulan, dahası yüzyıllarca Hristiyan deneyiminin kristalize olduğu dogmaları oluşturan bir metoda tercih edilmelidir.
Çocuklarımıza, daha başlangıçta, babalarımıza söylendiğimiz gibi ‘Kendinize hiçbir iyiliğiniz yok!' dememeliyiz.
Onları adım adım kendi zayıflıklarını ve çaresizliklerini keşfetmeye bırakmalıyız.
İnsanlar arasında Mesih'e veya kitaplar arasında İncil'e verdiğimiz eşsiz yeri en başında onlara söylememeliyiz.
Onlara Nasıralı İsa'yı, Sokrates'i, Muhammed'i ve Buda'yı ya da bazı büyük müritleri, Aziz Francis'i, Zwingli'yi, Penn'i, Oberlin'i aynı anda sunmalı ve onları, kendi efendilerini bu insanlardan ayıran muazzam mesafeyi keşfetmekte özgür bırakmalıyız…”
“…Bize öyle görünüyor ki sevginin korkuyu kovduğu bir dinin yararına, somut vakıaları ve bireysel değerleri çıkış noktası olarak alan tümevarımsal ve ampirik bir metot, otoriter bir şekilde ve mutlak olarak sunulan, dahası yüzyıllarca Hristiyan deneyiminin kristalize olduğu dogmaları oluşturan bir metoda tercih edilmelidir.
Çocuklarımıza, daha başlangıçta, babalarımıza söylendiğimiz gibi ‘Kendinize hiçbir iyiliğiniz yok!' dememeliyiz.
Onları adım adım kendi zayıflıklarını ve çaresizliklerini keşfetmeye bırakmalıyız.
İnsanlar arasında Mesih'e veya kitaplar arasında İncil'e verdiğimiz eşsiz yeri en başında onlara söylememeliyiz.
Onlara Nasıralı İsa'yı, Sokrates'i, Muhammed'i ve Buda'yı ya da bazı büyük müritleri, Aziz Francis'i, Zwingli'yi, Penn'i, Oberlin'i aynı anda sunmalı ve onları, kendi efendilerini bu insanlardan ayıran muazzam mesafeyi keşfetmekte özgür bırakmalıyız…”