Beslenme ve diyetetik buna bağlı olarak diyetisyenlik mesleği, kariyerin değişik yolları ve işgücü uygulamalarından; besin, beslenme ve sağlık üzerinde birleşmesinden oluşmaktadır. Beslenme bilimleri, beslenme eğitimcileri ve araştırıcıları, biyokimya, halk sağlığı diyetisyenlerini kapsayan işgücünde önemli roller oynamaktadır. Beslenme disiplini, sağlık ve medikal sektörde farklı roller oynamasına karşın biyolojik ve biyomedikal etkinlik alanında yoğunlaşmıştır. Son yıllarda da bu geleneksel odaklanma beslenme ile ilgili sorunlar daha karmaşık hale gelmiş, beslenme çözümlerinde sürdürülebilirliği tanımlamak gerekli olmuştur. Yaşamakta olan insanların optimal miktarda besin tüketebilmesi tarım ve politikaya, eğitim ve sosyal organizasyonlara bağlıdır. Yeni beslenme bilimi 10 yıldan fazla bir süredir daha genişlemiş, sosyal ve çevresel boyutları ile beslenme biliminin biyolojik yapısına katılmış, beslenme biliminin sağlığın belirleyiciliği yönünden daha karmaşık ve çoğulcu olmasına yol açmıştır. Beslenme biliminin içindeki geniş odaklar sosyal ve çevre bilimlerinin bilgi ve yeteneklerini de içermektedir. Bu geniş kapsayıcı özelliği beslenme alanında uzmanlık gerekliliğini gündeme getirmekte ve geniş biçimde kuşatmaktadır. Beslenme alanındaki herhangi bir bilgiyi elde etmek kolay bir işlem değildir. Beslenme alanında uzmanlık insanların beslenme durumları ve koşullarını değerlendirmeye, beslenme ve diyet hakkında bilgi sağlayarak önerilerde bulunmak için yardımcı olmaktır. İnsanların sağlığını koruyarak onların zaman ve ekonomik kazançlarını desteklemektir. Bu işlem uzmanlık ve deneyimi, beslenme biliminin doğasında var olan hataları dikkate almayı gerektirmektedir. Ayrıca uzmanlık olanaksızlıkların aşamalarını, akış sürecini mantıklı ve açık biçimde açıklayabilme yeteneğini de gerektirmektedir. “Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-11” başlığı altındaki bu kitapta da öğrenciler, diyetisyenler için gerekli, güncel ve tartışılmakta olan konular seçilmiş ve hazırlanmıştır. Kitap 16 bölümden oluşmaktadır. Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-11 kitabımızın içeriği olarak: obezite ile depresyon ve benlik . ÖNSÖZ Prof. Dr. Muhittin Tayfur v saygısı ilişkisi, obezite ve mikrobiyata arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi, gıda katkı maddeleri ve bağırsak mikrobiyotası üzerindeki etkileri, psikobiyotikler ve mental sağlık, adipokinler ve metabolik etkileri, hastanede yatan çocuklarda malnütrisyon riskini belirleme yöntemleri, irtifa ve beslenme, besinlerde okratoksin bulaşmaları ve güvenlik, demir mineralinin kardiyovasküler hastalık patofizyolojisine olan etkisi, sirkadyen ritim ve metabolik sağlığın iyileştirilmesinde bağırsak mikrobiyatasının yeri, sirkadiyen ritim ve obezite, tip 2 diabetes mellitus'ta probiyotiklerin olası hedefi: intestinal mukozal immünite, beslenme ve egzersizin immün fonksiyonlar üzerine etkisi, romatoid artrit ve beslenme, okul sağlığı ve beslenme politikaları, kalsiyum ve kronik hastalıklar ilişkisinde güncel yaklaşımlar konularını içermektedir. Bu kitabın hazırlanmasında yoğun emek ve katkı veren, bilgi ve deneyimlerini paylaşan yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. Kitabın basılması ve yayımlanması konusunda emeği geçenlere de teşekkür ederiz. Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-11'in, beslenme ve diyetetik alanında eğitim-öğrenim gören öğrencilerimiz, çalışan diyetisyenler için yararlı bir kaynak olmasını diliyoruz.
Yıl 1972, Beslenme ve Diyet Dergisi'nin ilk sayısında şöyle bir yazım yayınlanmış: “Diyetisyenlerin görevi, insanların sağlıklarını korumaları veya yeniden kazanmalarına yardım etmek üzere besin gereksinimlerini planlamaktır. Bunu sağlamak amacı ile diyetisyenler özel sağlık durumlarının veya tıbbi bakımın beslenme gereklerini karşılamak üzere genel veya özel beslenme tedavisi düzenler ve toplumda iyi beslenme alışkanlıklarını sağlamak için önderlik yaparlar.” Bu tanım doğrultusunda 35 yıldır ilk günkü heyecanla çocuklara, annelere ve topluma bu bilgilerin doğru olarak iletilmesi için çocuk beslenmesi konusunda görev yapıyorum. Bugün bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, o ülkedeki çocukların sağlık düzeyleriyle belirlenmekte ve ülkeler çocuk ölüm oranlarına göre birbiri ile karşılaştırılmaktadır. Ülkemizde bebek ve çocuk ölüm oranlarına bakıldığında, karşı karşıya bulunduğumuz sorunun büyüklüğü ürkütücü görünüyor. Gelişmiş ülkelerin düzeyine erişebilmek için ulaşmamız gereken çok anne, bebek, çocuk, adolesan ve yaşlı insanımız olduğu apaçık ortadadır. Yetersiz beslenme çocuklarda büyüme ve gelişme geriliğine, kalıcı beyin hasarına, birçok enfeksiyon hastalığına neden olmaktadır. Tüm doğan bebeklerin emzirilmelerini sağlamak, büyümelerini izlemek, gerekli ek besine zamanında başlanarak sağlıklı olmalarına yardımcı olmak, tüm sağlık çalışanlarının temel görevleri arasındadır. Dengeli ve yeterli beslenme yanında, hasta çocuğun klinikte izlenmesi ve beslenme tedavisinin yapılması, uygulanan tıbbi tedavinin etkinliğini arttırır; çocuğun yeniden hasta olma riskini azaltır. Çocuk hastalıklarında beslenme tedavisi, çocuğa özgü ve bilinçli olarak yapıldığında, büyük yarar sağlamaktadır. Toplumumuzda görülen birçok hastalığa yanlış besin seçimi, yanlış hazırlama, pişirme ve saklama yöntemlerinin uygulanması neden olmakta ve bu durum beslenme sorununun boyutlarının büyümesine yol açmaktadır. Kronik beslenme yetersizlikleri, şişmanlık, anemi, raşitizm, vitamin-mineral eksiklikleri, kanser, kalp-damar hastalıkları, diyabet, diş çürükleri vb. gibi birçok hastalığın temelinde, bebeklikten itibaren yanlış beslenme uygulamaları yatmaktadır. Bugün beslenme, en güncel, en hızlı gelişen ve yaşam kalitesini arttıran bir bilim dalı olarak karşımızdadır. Beslenme yeterince dengeli yapıldığında, insanlığa sağlıklı ve mutlu bir yaşam sunmaktadır. Ülkemizde çözüm bekleyen birçok sorun yanında sağlık ve eğitim sorunları başı çekmektedir. Her soruna kendi etkinlik açımızdan çözüm aramamız ve çalışmalarımızı bıkmadan sürdürmemiz gerektiğine inanıyorum. Ulaştığım her annede bebeği için, her çocukta gelecek gördüğüm için, ülkemizin yaşanmaya değer olduğunu bildiğim ve hepimizin özverili çalışmalarımızla sorunların üstesinden geleceğimize inandığım için çalışıyorum. Bu doğrultuda çalışmanın bir erdem olduğuna inanıyorum. Bu kitabın yazılmasında amaç, çocuk hastalıklarının tedavisinde beslenmenin önemini ve etkinliğini vurgulamak ve yapılması gereken uygulamaları, bu konuda çalışanların yararlanabilecekleri derlitoplu bir biçimde onlara sunmaktır. Kendi türünde belki de bir ilk olan bu kapsamlı kitabın baskıya yetiştirilmesi çabası içerisinde, gözden kaçan eksikliklerinin zamanla giderilebileceğini düşünüyorum. Bunca yıllık yoğun meslek yaşamımda edinilmiş bilgi ve birikimin yazıya dönüşmesi gerçekten kolay olmadı. Hiç bilinmeyen ve başlangıçta önemsenmeyen yeni bir mesleğin ilkleri olmak, bizim için hem büyük bir onurdu, hem de o ilkler arasında bulunmanın bedeli büyük bir dayanma ve sabır gücü gerektiriyordu. Gerçekten beslenme mesleğimizi çevremize kabul ettirebilmemiz için bıkmadan usanmadan, bir yaşam boyu çalışmamız gerekti. Bu çalışma, bir yandan klinik ortamda hasta çocuklarla ve anne-babalarla yüz yüze, onların bakımı, tedavisi ve bilinçlendirilmesi doğrultusunda, öte yandan akademik ortamın öğrenme-araştırma-öğretme çizgisinde, bu yeni mesleğin değerli gençlerinin yetiştirilmesi doğrultusunda sürdü. Türkiye'nin en sarsıntılı ve sancılı gelişme dönemlerine rastlayan bu iki çizgide, hem bilimsel, hem uygulamalı bu uzun soluklu mesleki çalışmanın ne denli güç koşullar altında yapıldığını gelecek kuşaklara anlatabilmemizin bile kolay olmadığına inanıyorum. Çocuk Hastalıklarında Beslenme Tedavisi başlığını taşıyan bu kitabının ilk baskısını beslenme uzmanı o dönemdeki asistanım Hülya Gökmen Özel'in özverili, değerli yardım ve desteği ile gerçekleştirmiş olmaktan mutluluk duyuyorum. Her güne onun “haydi hocam, biraz daha gayret” diye beni yüreklendiren sesi ile başlamasam, bu yolda 32 yıllık birikime karşın, bunca konu tek bir kitabın bütünlüğü içinde yazılamazdı. Tüm gayret ve çalışkanlığı için, ona teşekkür ediyorum. Babamın Atatürk'ün yetiştirdiği değerli bir öğretmen oluşu, annemin evimizde ve yaşantımızda sağladığı düzen ve olağanüstü çabaları, eşim Aydın'ın iyi bir eğitimci olması ve Türkiye'nin gelişmiş bir ülke olarak çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için tükenmez sevdası, yararlı olma isteğimi ve çalışma gücümü arttıran etmenler oldu. Sayın hocam Prof. Dr. Ayşe Baysal, sevgili arkadaşım Prof. Dr. Türkân Kutluay Merdol ve diğer birçok arkadaşım ve yıllardır bu konunun önemini anlayan değerli öğrencilerim desteklerini esirgemediler. Yazma konusunda, zor anlarımda hepsinin sıcak ve sevecen yaklaşımlarını hep üzerimde hissettim. Ayrıca dizgi, sayfa düzeni ve düzeltilerdeki titiz çalışmaları için sayın Ayşe Tuncer'e, sayın Arzu Ural'a ve sayın Suna Avcı'ya unutamayacağım katkılarından dolayı teşekkür borçluyum. Bu ilgi ve desteklere teşekkür ediyor ve çok sevdiğim bir tümce ile yazıma son veriyorum: Sevgi ve bilgi paylaşılarak çoğalır.
Prof. Dr. Gülden Köksal Ankara
Beslenme ve diyetetik buna bağlı olarak diyetisyenlik mesleği, kariyerin değişik yolları ve işgücü uygulamalarından; besin, beslenme ve sağlık üzerinde birleşmesinden oluşmaktadır. Beslenme bilimleri, beslenme eğitimcileri ve araştırıcıları, biyokimya, halk sağlığı diyetisyenlerini kapsayan işgücünde önemli roller oynamaktadır. Beslenme disiplini, sağlık ve medikal sektörde farklı roller oynamasına karşın biyolojik ve biyomedikal etkinlik alanında yoğunlaşmıştır. Son yıllarda da bu geleneksel odaklanma beslenme ile ilgili sorunlar daha karmaşık hale gelmiş, beslenme çözümlerinde sürdürülebilirliği tanımlamak gerekli olmuştur. Yaşamakta olan insanların optimal miktarda besin tüketebilmesi tarım ve politikaya, eğitim ve sosyal organizasyonlara bağlıdır. Yeni beslenme bilimi 10 yıldan fazla bir süredir daha genişlemiş, sosyal ve çevresel boyutları ile beslenme biliminin biyolojik yapısına katılmış, beslenme biliminin sağlığın belirleyiciliği yönünden daha karmaşık ve çoğulcu olmasına yol açmıştır. Beslenme biliminin içindeki geniş odaklar sosyal ve çevre bilimlerinin bilgi ve yeteneklerini de içermektedir. Bu geniş kapsayıcı özelliği beslenme alanında uzmanlık gerekliliğini gündeme getirmekte ve geniş biçimde kuşatmaktadır. Beslenme alanındaki herhangi bir bilgiyi elde etmek kolay bir işlem değildir. Beslenme alanında uzmanlık insanların beslenme durumları ve koşullarını değerlendirmeye, beslenme ve diyet hakkında bilgi sağlayarak önerilerde bulunmak için yardımcı olmaktır. İnsanların sağlığını koruyarak onların zaman ve ekonomik kazançlarını desteklemektir. Bu işlem uzmanlık ve deneyimi, beslenme biliminin doğasında var olan hataları dikkate almayı gerektirmektedir. Ayrıca uzmanlık olanaksızlıkların aşamalarını, akış sürecini mantıklı ve açık biçimde açıklayabilme yeteneğini de gerektirmektedir. “Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-11” başlığı altındaki bu kitapta da öğrenciler, diyetisyenler için gerekli, güncel ve tartışılmakta olan konular seçilmiş ve hazırlanmıştır. Kitap 16 bölümden oluşmaktadır. Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-11 kitabımızın içeriği olarak: obezite ile depresyon ve benlik . ÖNSÖZ Prof. Dr. Muhittin Tayfur v saygısı ilişkisi, obezite ve mikrobiyata arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi, gıda katkı maddeleri ve bağırsak mikrobiyotası üzerindeki etkileri, psikobiyotikler ve mental sağlık, adipokinler ve metabolik etkileri, hastanede yatan çocuklarda malnütrisyon riskini belirleme yöntemleri, irtifa ve beslenme, besinlerde okratoksin bulaşmaları ve güvenlik, demir mineralinin kardiyovasküler hastalık patofizyolojisine olan etkisi, sirkadyen ritim ve metabolik sağlığın iyileştirilmesinde bağırsak mikrobiyatasının yeri, sirkadiyen ritim ve obezite, tip 2 diabetes mellitus'ta probiyotiklerin olası hedefi: intestinal mukozal immünite, beslenme ve egzersizin immün fonksiyonlar üzerine etkisi, romatoid artrit ve beslenme, okul sağlığı ve beslenme politikaları, kalsiyum ve kronik hastalıklar ilişkisinde güncel yaklaşımlar konularını içermektedir. Bu kitabın hazırlanmasında yoğun emek ve katkı veren, bilgi ve deneyimlerini paylaşan yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. Kitabın basılması ve yayımlanması konusunda emeği geçenlere de teşekkür ederiz. Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-11'in, beslenme ve diyetetik alanında eğitim-öğrenim gören öğrencilerimiz, çalışan diyetisyenler için yararlı bir kaynak olmasını diliyoruz.
Yıl 1972, Beslenme ve Diyet Dergisi'nin ilk sayısında şöyle bir yazım yayınlanmış: “Diyetisyenlerin görevi, insanların sağlıklarını korumaları veya yeniden kazanmalarına yardım etmek üzere besin gereksinimlerini planlamaktır. Bunu sağlamak amacı ile diyetisyenler özel sağlık durumlarının veya tıbbi bakımın beslenme gereklerini karşılamak üzere genel veya özel beslenme tedavisi düzenler ve toplumda iyi beslenme alışkanlıklarını sağlamak için önderlik yaparlar.” Bu tanım doğrultusunda 35 yıldır ilk günkü heyecanla çocuklara, annelere ve topluma bu bilgilerin doğru olarak iletilmesi için çocuk beslenmesi konusunda görev yapıyorum. Bugün bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, o ülkedeki çocukların sağlık düzeyleriyle belirlenmekte ve ülkeler çocuk ölüm oranlarına göre birbiri ile karşılaştırılmaktadır. Ülkemizde bebek ve çocuk ölüm oranlarına bakıldığında, karşı karşıya bulunduğumuz sorunun büyüklüğü ürkütücü görünüyor. Gelişmiş ülkelerin düzeyine erişebilmek için ulaşmamız gereken çok anne, bebek, çocuk, adolesan ve yaşlı insanımız olduğu apaçık ortadadır. Yetersiz beslenme çocuklarda büyüme ve gelişme geriliğine, kalıcı beyin hasarına, birçok enfeksiyon hastalığına neden olmaktadır. Tüm doğan bebeklerin emzirilmelerini sağlamak, büyümelerini izlemek, gerekli ek besine zamanında başlanarak sağlıklı olmalarına yardımcı olmak, tüm sağlık çalışanlarının temel görevleri arasındadır. Dengeli ve yeterli beslenme yanında, hasta çocuğun klinikte izlenmesi ve beslenme tedavisinin yapılması, uygulanan tıbbi tedavinin etkinliğini arttırır; çocuğun yeniden hasta olma riskini azaltır. Çocuk hastalıklarında beslenme tedavisi, çocuğa özgü ve bilinçli olarak yapıldığında, büyük yarar sağlamaktadır. Toplumumuzda görülen birçok hastalığa yanlış besin seçimi, yanlış hazırlama, pişirme ve saklama yöntemlerinin uygulanması neden olmakta ve bu durum beslenme sorununun boyutlarının büyümesine yol açmaktadır. Kronik beslenme yetersizlikleri, şişmanlık, anemi, raşitizm, vitamin-mineral eksiklikleri, kanser, kalp-damar hastalıkları, diyabet, diş çürükleri vb. gibi birçok hastalığın temelinde, bebeklikten itibaren yanlış beslenme uygulamaları yatmaktadır. Bugün beslenme, en güncel, en hızlı gelişen ve yaşam kalitesini arttıran bir bilim dalı olarak karşımızdadır. Beslenme yeterince dengeli yapıldığında, insanlığa sağlıklı ve mutlu bir yaşam sunmaktadır. Ülkemizde çözüm bekleyen birçok sorun yanında sağlık ve eğitim sorunları başı çekmektedir. Her soruna kendi etkinlik açımızdan çözüm aramamız ve çalışmalarımızı bıkmadan sürdürmemiz gerektiğine inanıyorum. Ulaştığım her annede bebeği için, her çocukta gelecek gördüğüm için, ülkemizin yaşanmaya değer olduğunu bildiğim ve hepimizin özverili çalışmalarımızla sorunların üstesinden geleceğimize inandığım için çalışıyorum. Bu doğrultuda çalışmanın bir erdem olduğuna inanıyorum. Bu kitabın yazılmasında amaç, çocuk hastalıklarının tedavisinde beslenmenin önemini ve etkinliğini vurgulamak ve yapılması gereken uygulamaları, bu konuda çalışanların yararlanabilecekleri derlitoplu bir biçimde onlara sunmaktır. Kendi türünde belki de bir ilk olan bu kapsamlı kitabın baskıya yetiştirilmesi çabası içerisinde, gözden kaçan eksikliklerinin zamanla giderilebileceğini düşünüyorum. Bunca yıllık yoğun meslek yaşamımda edinilmiş bilgi ve birikimin yazıya dönüşmesi gerçekten kolay olmadı. Hiç bilinmeyen ve başlangıçta önemsenmeyen yeni bir mesleğin ilkleri olmak, bizim için hem büyük bir onurdu, hem de o ilkler arasında bulunmanın bedeli büyük bir dayanma ve sabır gücü gerektiriyordu. Gerçekten beslenme mesleğimizi çevremize kabul ettirebilmemiz için bıkmadan usanmadan, bir yaşam boyu çalışmamız gerekti. Bu çalışma, bir yandan klinik ortamda hasta çocuklarla ve anne-babalarla yüz yüze, onların bakımı, tedavisi ve bilinçlendirilmesi doğrultusunda, öte yandan akademik ortamın öğrenme-araştırma-öğretme çizgisinde, bu yeni mesleğin değerli gençlerinin yetiştirilmesi doğrultusunda sürdü. Türkiye'nin en sarsıntılı ve sancılı gelişme dönemlerine rastlayan bu iki çizgide, hem bilimsel, hem uygulamalı bu uzun soluklu mesleki çalışmanın ne denli güç koşullar altında yapıldığını gelecek kuşaklara anlatabilmemizin bile kolay olmadığına inanıyorum. Çocuk Hastalıklarında Beslenme Tedavisi başlığını taşıyan bu kitabının ilk baskısını beslenme uzmanı o dönemdeki asistanım Hülya Gökmen Özel'in özverili, değerli yardım ve desteği ile gerçekleştirmiş olmaktan mutluluk duyuyorum. Her güne onun “haydi hocam, biraz daha gayret” diye beni yüreklendiren sesi ile başlamasam, bu yolda 32 yıllık birikime karşın, bunca konu tek bir kitabın bütünlüğü içinde yazılamazdı. Tüm gayret ve çalışkanlığı için, ona teşekkür ediyorum. Babamın Atatürk'ün yetiştirdiği değerli bir öğretmen oluşu, annemin evimizde ve yaşantımızda sağladığı düzen ve olağanüstü çabaları, eşim Aydın'ın iyi bir eğitimci olması ve Türkiye'nin gelişmiş bir ülke olarak çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için tükenmez sevdası, yararlı olma isteğimi ve çalışma gücümü arttıran etmenler oldu. Sayın hocam Prof. Dr. Ayşe Baysal, sevgili arkadaşım Prof. Dr. Türkân Kutluay Merdol ve diğer birçok arkadaşım ve yıllardır bu konunun önemini anlayan değerli öğrencilerim desteklerini esirgemediler. Yazma konusunda, zor anlarımda hepsinin sıcak ve sevecen yaklaşımlarını hep üzerimde hissettim. Ayrıca dizgi, sayfa düzeni ve düzeltilerdeki titiz çalışmaları için sayın Ayşe Tuncer'e, sayın Arzu Ural'a ve sayın Suna Avcı'ya unutamayacağım katkılarından dolayı teşekkür borçluyum. Bu ilgi ve desteklere teşekkür ediyor ve çok sevdiğim bir tümce ile yazıma son veriyorum: Sevgi ve bilgi paylaşılarak çoğalır.
Prof. Dr. Gülden Köksal Ankara