“...İçeriye güçlükle girebildik. Beyler, hanımlar, halktan yoksul kadınlar, işçiler, subaylar, büyükanneler, hizmetçiler; bir ellerinde ellerinden sıkıca tuttukları çocukları ötekinde karnelerle, tiyatro gişelerinde duyulur bir uğultuyla girişi ve merdivenler doldurmuşlardı. Alt katın büyük avlusuna, yedi sınıfın kapılarının açıldığı, üç yıldır hemen her gün geçtiğim bu avluya içten bir duyarlılıkla bakıyordum.
Öğretmenler, kalabalık, arasında gidip geliyorlardı. Birinci sınıf öğretmenim, sınıf kapısının eşiğinden bana seslendi: “Enrico! Bu yıl üst katta okuyacaksın, buradan geçmeyeceksin artık. Seni göremeyeceğim.” Sonra üzgün, yüzüme baktı...”
“...İçeriye güçlükle girebildik. Beyler, hanımlar, halktan yoksul kadınlar, işçiler, subaylar, büyükanneler, hizmetçiler; bir ellerinde ellerinden sıkıca tuttukları çocukları ötekinde karnelerle, tiyatro gişelerinde duyulur bir uğultuyla girişi ve merdivenler doldurmuşlardı. Alt katın büyük avlusuna, yedi sınıfın kapılarının açıldığı, üç yıldır hemen her gün geçtiğim bu avluya içten bir duyarlılıkla bakıyordum.
Öğretmenler, kalabalık, arasında gidip geliyorlardı. Birinci sınıf öğretmenim, sınıf kapısının eşiğinden bana seslendi: “Enrico! Bu yıl üst katta okuyacaksın, buradan geçmeyeceksin artık. Seni göremeyeceğim.” Sonra üzgün, yüzüme baktı...”