2021 Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü'ne değer görülen Elif Nur Aybaş, farklı yaşantılar arasında köprüler kuran olay örgüsüyle, varoluşsal durumları titizlikle irdeleyişiyle, duyguları matematiksel birer denklem gibi adım adım çözümleyişiyle, ama her şeyden çok dil işçiliğiyle dikkat çeken bir genç yazar.
Çocukluk Ormanına Altı Olta'daki öykülerde tam olup bitenleri anladığımızı düşünürken birden sözcüklere dökülmemiş bir şeyin varlığını hissediyoruz, onun adını koyamıyoruz ama okumaya devam ettikçe metne yeni bir boyutun eklendiğine tanık oluyoruz. Böylece masumiyetiyle hatırladığımız bir dönem bizim için yeni anlamlar kazanıyor.
Aybaş, ilk kitabında okuru çocukluğun tekinsiz ormanına çağırıyor, yalın bir bakış açısıyla rüyalara özgü bir imge yumağını çözüyor.
“Bir çocuğun büyüme serüveninden daha çok haz veren ne olabilir? Bütün alışkanlıkların, duyguların, keyiflerin en derinine kadar inmekten, incecik soyup bir cevheri çekirdeğine kadar katetmekten, bir hikâyenin incelikle döşenmiş yollarında bütün taşları keşfetmekten… Şimdi hayatlarını en mahrem dürtülerine, anlarına kadar didiklediğim bu insanların beni affetmelerini ummaktan başka çarem yok. Hafıza bir oyuncu yılan. Hilekâr bir meddah. Diri diri insanları alıp sonsuz bir ormana hapsediyor. Hafıza böyle hileli bir makine. Şimdi bu ormana dalmakla bir ihanete girişmişim gibi... Beni affedin çocuklar! Affetmenizi ummaktan başka çarem yok.”
2021 Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü'ne değer görülen Elif Nur Aybaş, farklı yaşantılar arasında köprüler kuran olay örgüsüyle, varoluşsal durumları titizlikle irdeleyişiyle, duyguları matematiksel birer denklem gibi adım adım çözümleyişiyle, ama her şeyden çok dil işçiliğiyle dikkat çeken bir genç yazar.
Çocukluk Ormanına Altı Olta'daki öykülerde tam olup bitenleri anladığımızı düşünürken birden sözcüklere dökülmemiş bir şeyin varlığını hissediyoruz, onun adını koyamıyoruz ama okumaya devam ettikçe metne yeni bir boyutun eklendiğine tanık oluyoruz. Böylece masumiyetiyle hatırladığımız bir dönem bizim için yeni anlamlar kazanıyor.
Aybaş, ilk kitabında okuru çocukluğun tekinsiz ormanına çağırıyor, yalın bir bakış açısıyla rüyalara özgü bir imge yumağını çözüyor.
“Bir çocuğun büyüme serüveninden daha çok haz veren ne olabilir? Bütün alışkanlıkların, duyguların, keyiflerin en derinine kadar inmekten, incecik soyup bir cevheri çekirdeğine kadar katetmekten, bir hikâyenin incelikle döşenmiş yollarında bütün taşları keşfetmekten… Şimdi hayatlarını en mahrem dürtülerine, anlarına kadar didiklediğim bu insanların beni affetmelerini ummaktan başka çarem yok. Hafıza bir oyuncu yılan. Hilekâr bir meddah. Diri diri insanları alıp sonsuz bir ormana hapsediyor. Hafıza böyle hileli bir makine. Şimdi bu ormana dalmakla bir ihanete girişmişim gibi... Beni affedin çocuklar! Affetmenizi ummaktan başka çarem yok.”