Kitapta öncelikle Cüleybîb kıssasının modern dönemdeki popülerliğini ve hangi yönleriyle öne çıkarıldığını açıklamaya, böylece kıssanın günümüz Müslümanları üzerindeki etkileyiciliğini belirlemeye çalıştım. Sonraki başlıkta Cüleybîb ile ilgili rivayetleri form özelliklerini gözeterek en eski kaynaklardan itibaren incelemeye, veriler elde etmeye ve onları değerlendirmeye gayret ettim. Bu çalışmayı analitik bir bakış açısıyla ele aldım. Herhangi bir tezi ispatlama veya çürütmeye yönelik bir amacım olmadı. Elde ettiğim sonuçlar, tümüyle verilerin yönlendirmesiyle şekillendi. Cüleybîb kıssasıyla ilgili rivayetler üzerine yaptığım bu araştırma, rivayetler ve rivayet tarihi hakkındaki bazı bilgilerimi yeniden düşünmeme, onlarca soruyu zihnimde döndürüp dolaştırmama yol açtı. Aynı etkinin, bu alana ilgi duyan araştırmacılarda da ortaya çıkacağını umuyorum.
Konu hadis olunca, insanların ister istemez sahîh mi değil mi ikilemine odaklandıkları malumdur. Bu çalışmada, ele aldığım rivayetlerin klasik usule göre sahîh olup olmadıklarına da işaret etmekle birlikte asıl hedefimin bu olmadığını belirtmek isterim. Önceki bazı çalışmalarımda olduğu gibi bu çalışmada da asıl hedefim, sistematik bir yöntem kullanarak rivayetlerin hadis kaynaklarındaki serüvenini ortaya çıkarmaktır. Kendi açımdan bu çalışmanın hedefine ulaştığını, buna ilaveten birçok yan kazanımlar sağladığını söyleyebilirim.
Sistematik bir yöntem derken kastım Rivayetlerin Yapısal Analizi (RYA) olarak isimlendirdiğim yöntemdir. Bu yöntem özünde, rivayet metinlerinin yapısal özelliklerinden ve sened ağlarının şekillenmesinden yararlanarak rivayet formlarını tespit etmeye ve onları temel alarak değerlendirmeler yapmaya dayanmaktadır. Bu çalışmadaki yöntem uygulaması ve elde edilen sonuçlar, yöntemin işlevselliği hakkındaki iyimserliğimi güçlendirmiştir. Araştırma neticesinde geldiğim noktada, biraz iddialı gibi görünse de açıkça şunu söyleyebilirim: Sarmal olarak isimlendirdiğim rivayet kümeleri üzerinde form çalışması yapılmaksızın onların tariklerine, tahriclerine, isnad ağlarına, sıhhat durumlarına ve bütünsel anlamlarına yönelik yapılan değerlendirmeler daima eksik, çoğunlukla hatalıdır. Bu yargıdan kastım klasik dönemde, klasik usullere göre yapılan değerlendirmelerin eksik veya hatalı olduğu değildir, kesinlikle. Aksine klasik dönemde tariklerin takibi yoluyla nüsha farklılıklarına azami derecede dikkat edildiğini düşünüyorum. Asıl kastım modern dönemdeki hadis tahriclerinde görmeye alıştığımız kalabalık dipnotlar ve hadis tenkitlerinde yer alan karmaşık isnad şemalarıdır.
Bu araştırmanın hadis ilimlerine ve araştırmacılarına yeni ufuklar açmasını diler; başta sevgili biraderim Prof. Dr. Bekir Kuzudişli olmak üzere değerli görüş, inceleme ve önerileriyle bu kitaba katkıda bulunan saygıdeğer bilim insanlarına çok teşekkür ederim.
Kitapta öncelikle Cüleybîb kıssasının modern dönemdeki popülerliğini ve hangi yönleriyle öne çıkarıldığını açıklamaya, böylece kıssanın günümüz Müslümanları üzerindeki etkileyiciliğini belirlemeye çalıştım. Sonraki başlıkta Cüleybîb ile ilgili rivayetleri form özelliklerini gözeterek en eski kaynaklardan itibaren incelemeye, veriler elde etmeye ve onları değerlendirmeye gayret ettim. Bu çalışmayı analitik bir bakış açısıyla ele aldım. Herhangi bir tezi ispatlama veya çürütmeye yönelik bir amacım olmadı. Elde ettiğim sonuçlar, tümüyle verilerin yönlendirmesiyle şekillendi. Cüleybîb kıssasıyla ilgili rivayetler üzerine yaptığım bu araştırma, rivayetler ve rivayet tarihi hakkındaki bazı bilgilerimi yeniden düşünmeme, onlarca soruyu zihnimde döndürüp dolaştırmama yol açtı. Aynı etkinin, bu alana ilgi duyan araştırmacılarda da ortaya çıkacağını umuyorum.
Konu hadis olunca, insanların ister istemez sahîh mi değil mi ikilemine odaklandıkları malumdur. Bu çalışmada, ele aldığım rivayetlerin klasik usule göre sahîh olup olmadıklarına da işaret etmekle birlikte asıl hedefimin bu olmadığını belirtmek isterim. Önceki bazı çalışmalarımda olduğu gibi bu çalışmada da asıl hedefim, sistematik bir yöntem kullanarak rivayetlerin hadis kaynaklarındaki serüvenini ortaya çıkarmaktır. Kendi açımdan bu çalışmanın hedefine ulaştığını, buna ilaveten birçok yan kazanımlar sağladığını söyleyebilirim.
Sistematik bir yöntem derken kastım Rivayetlerin Yapısal Analizi (RYA) olarak isimlendirdiğim yöntemdir. Bu yöntem özünde, rivayet metinlerinin yapısal özelliklerinden ve sened ağlarının şekillenmesinden yararlanarak rivayet formlarını tespit etmeye ve onları temel alarak değerlendirmeler yapmaya dayanmaktadır. Bu çalışmadaki yöntem uygulaması ve elde edilen sonuçlar, yöntemin işlevselliği hakkındaki iyimserliğimi güçlendirmiştir. Araştırma neticesinde geldiğim noktada, biraz iddialı gibi görünse de açıkça şunu söyleyebilirim: Sarmal olarak isimlendirdiğim rivayet kümeleri üzerinde form çalışması yapılmaksızın onların tariklerine, tahriclerine, isnad ağlarına, sıhhat durumlarına ve bütünsel anlamlarına yönelik yapılan değerlendirmeler daima eksik, çoğunlukla hatalıdır. Bu yargıdan kastım klasik dönemde, klasik usullere göre yapılan değerlendirmelerin eksik veya hatalı olduğu değildir, kesinlikle. Aksine klasik dönemde tariklerin takibi yoluyla nüsha farklılıklarına azami derecede dikkat edildiğini düşünüyorum. Asıl kastım modern dönemdeki hadis tahriclerinde görmeye alıştığımız kalabalık dipnotlar ve hadis tenkitlerinde yer alan karmaşık isnad şemalarıdır.
Bu araştırmanın hadis ilimlerine ve araştırmacılarına yeni ufuklar açmasını diler; başta sevgili biraderim Prof. Dr. Bekir Kuzudişli olmak üzere değerli görüş, inceleme ve önerileriyle bu kitaba katkıda bulunan saygıdeğer bilim insanlarına çok teşekkür ederim.