Tonguç söz konusu kitabında bir köylüyü şöyle konuşturur: “Bizce iyi adam demek, iş gören, iş başarabilen adam demektir. İş yapmadan sadece söyleyen ve yazan insana biz iyi adam demeyiz. İş görmeyen bir insanın dürüst, akıllı olduğuna da inanmayız. Böyle insanların bir milleti iyi yola götürdükleri de görülmemiştir. Beceriksiz insanlar memleketlerini sevdiklerini söylerler ama bu hoş ve havada bir şeydir. Aynı yapıtın önsözünde ise şu görüşler yer alır. “Bilgisiz insan gerilikten ve uyuşukluktan ayrılmak istemiyor diye onun anlayışına mı katılacağız? Aydınlardan kendi çocuğunun cahil kalmasına razı olan bir kişi çıkar mı? Milletin çocuklarını okutmaya gelince niçin aynı heyecanı ve titizliği göstermiyoruz. İlköğretim meselesinde sıra, yoksul ve toplumun en ağır yükünü taşıyan halkın çocuklarını okula kavuşturmaya gelmiştir. Bunun icap ettireceği her türlü fedakârlığı göze almaya mecburuz. İleri düşünceli olması gereken bugünkü genç ve aydın neslin karşısına böyle önemli bir görev dikilmektedir. Bu nedenle büyük çapta bir memleket davasını omuzlama fırsatına kavuşmuş olan bu nesli, bu davayı başaramayacak geri fikirli insanların eline bırakırsak, sürüncemede kalacak olursa, tarih onun alnına kara damgasını basmakta asla tereddüt etmeyecektir.
Yaşamanın amacı ileri bir millet olabilmektir. Ortaçağ hayatından farksız geri bir hayata razı olan insan kalabalığıyla çağımız uygarlığına katılamayız, diri bir millet haline gelemeyiz. Tonguç, iş yapabilen, kafası ve yüreği yurduna hizmete yönelik insanı yaratmanın gerekliliğine inanmıştı. Çünkü bu insanla zorluklar aşılabilir, bu insanla çağdaş uygarlık düzeyine ulaşılabilirdi.
Tonguç söz konusu kitabında bir köylüyü şöyle konuşturur: “Bizce iyi adam demek, iş gören, iş başarabilen adam demektir. İş yapmadan sadece söyleyen ve yazan insana biz iyi adam demeyiz. İş görmeyen bir insanın dürüst, akıllı olduğuna da inanmayız. Böyle insanların bir milleti iyi yola götürdükleri de görülmemiştir. Beceriksiz insanlar memleketlerini sevdiklerini söylerler ama bu hoş ve havada bir şeydir. Aynı yapıtın önsözünde ise şu görüşler yer alır. “Bilgisiz insan gerilikten ve uyuşukluktan ayrılmak istemiyor diye onun anlayışına mı katılacağız? Aydınlardan kendi çocuğunun cahil kalmasına razı olan bir kişi çıkar mı? Milletin çocuklarını okutmaya gelince niçin aynı heyecanı ve titizliği göstermiyoruz. İlköğretim meselesinde sıra, yoksul ve toplumun en ağır yükünü taşıyan halkın çocuklarını okula kavuşturmaya gelmiştir. Bunun icap ettireceği her türlü fedakârlığı göze almaya mecburuz. İleri düşünceli olması gereken bugünkü genç ve aydın neslin karşısına böyle önemli bir görev dikilmektedir. Bu nedenle büyük çapta bir memleket davasını omuzlama fırsatına kavuşmuş olan bu nesli, bu davayı başaramayacak geri fikirli insanların eline bırakırsak, sürüncemede kalacak olursa, tarih onun alnına kara damgasını basmakta asla tereddüt etmeyecektir.
Yaşamanın amacı ileri bir millet olabilmektir. Ortaçağ hayatından farksız geri bir hayata razı olan insan kalabalığıyla çağımız uygarlığına katılamayız, diri bir millet haline gelemeyiz. Tonguç, iş yapabilen, kafası ve yüreği yurduna hizmete yönelik insanı yaratmanın gerekliliğine inanmıştı. Çünkü bu insanla zorluklar aşılabilir, bu insanla çağdaş uygarlık düzeyine ulaşılabilirdi.