Bir ilmin kemale ermesi ve toplumda üzerine düşen görevi yerine getirmesi, ancak geçmişiyle bugünü arasında organik bir bağın kurulmasıyla mümkündür. Tarihe baktığımızda, Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla birlikte, İslam dünyası ''ulusal devletler'' şekline dönüşmüş, dolayısıyla sınırlar belli bir döneme kadar, kişilerin görüşmelerini önlediği gibi, ilmi alış verişi de güçleştirmiş olduğunu görürüz.
1. Dünya savaşından sonra dağılan Osmanlı Devleti''nin enkazı üzerine kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti benimsediği politika gereği, bilim ve teknoloji açısından belirgin bir üstünlüğe sahip olan Batıya yönelmiş, böylece tarih hatta kader birliği yaptığı Müslüman milletlerle ilişkilerini askıya almıştır.
Dini eğitim açısından fetret devri olarak isimlendirilebilecek olan 1920 - 1950''li yılların, hadis çalışmaları açsından da çok farklı olmadığı görülmektedir. 1950''li yıllardan sonra ise yeni bir döneme girilmiştir. 1960-1970''li yıllar telif ve tercüme açısından açılım yılları olarak görülebilir. 1980''li yıllara gelindiğinde ise klasik bir hadis kitaplarının tercüme edilmesinin yanında, bunların Arapça basımı da gerçekleştirilmiştir. Dini eğitim veren kurumların açılması ve ülke sathına yayılması da bu gelişmeye ivme kazandırmıştır. Bu dönemde yaygınlaşmaya başlayan tez çalışmaları hem tartışmalara yön vermiş, hem de hadis çalışmalarının kalitesinin artmasında önemli bir rol oynamıştır.
Bir ilmin kemale ermesi ve toplumda üzerine düşen görevi yerine getirmesi, ancak geçmişiyle bugünü arasında organik bir bağın kurulmasıyla mümkündür. Tarihe baktığımızda, Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla birlikte, İslam dünyası ''ulusal devletler'' şekline dönüşmüş, dolayısıyla sınırlar belli bir döneme kadar, kişilerin görüşmelerini önlediği gibi, ilmi alış verişi de güçleştirmiş olduğunu görürüz.
1. Dünya savaşından sonra dağılan Osmanlı Devleti''nin enkazı üzerine kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti benimsediği politika gereği, bilim ve teknoloji açısından belirgin bir üstünlüğe sahip olan Batıya yönelmiş, böylece tarih hatta kader birliği yaptığı Müslüman milletlerle ilişkilerini askıya almıştır.
Dini eğitim açısından fetret devri olarak isimlendirilebilecek olan 1920 - 1950''li yılların, hadis çalışmaları açsından da çok farklı olmadığı görülmektedir. 1950''li yıllardan sonra ise yeni bir döneme girilmiştir. 1960-1970''li yıllar telif ve tercüme açısından açılım yılları olarak görülebilir. 1980''li yıllara gelindiğinde ise klasik bir hadis kitaplarının tercüme edilmesinin yanında, bunların Arapça basımı da gerçekleştirilmiştir. Dini eğitim veren kurumların açılması ve ülke sathına yayılması da bu gelişmeye ivme kazandırmıştır. Bu dönemde yaygınlaşmaya başlayan tez çalışmaları hem tartışmalara yön vermiş, hem de hadis çalışmalarının kalitesinin artmasında önemli bir rol oynamıştır.