Dar'ı Sır, dağlar arasında yaşayan küçük bir topluluğun varoluş mücadelesini anlatır. Merkezi hükümetin temsil ettiği düşünceden de, inançlardan da uzaktır burası. Bu ise merkez tarafından onların birer tehlikeli güç olarak addedilmeleri için yeterlidir. O halde diz çöktürülmesi, hizaya konması gerekiyor bu ayrıksı topluluğun. Böylece etrafı çevrili büyük bir çemberin içinde sıkıştırılmış olarak, gün be gün onun demir pençesinin altında hayatta kalmaya çabalarlar. Zorbanın zalimliğine karşı yaptıkları tek şey yakarmaktır; suya, dağa, taşa, doğan güneşe… Öyle görmüş, öyle bellemişlerdir atalarından. Güneş de, ay da, dağlar da bunun için dururlar hep durdukları yerde. Var olmakla yok olmak iç içedir. Gün doğumuyla başlayan yaşam, kuytuda bekleyen ölümle eşlenir böylece. Yaşam; nefes kadar yakın, ölüm su kadar uzaktır kendilerine.
Dar'ı Sır, dağlar arasında yaşayan küçük bir topluluğun varoluş mücadelesini anlatır. Merkezi hükümetin temsil ettiği düşünceden de, inançlardan da uzaktır burası. Bu ise merkez tarafından onların birer tehlikeli güç olarak addedilmeleri için yeterlidir. O halde diz çöktürülmesi, hizaya konması gerekiyor bu ayrıksı topluluğun. Böylece etrafı çevrili büyük bir çemberin içinde sıkıştırılmış olarak, gün be gün onun demir pençesinin altında hayatta kalmaya çabalarlar. Zorbanın zalimliğine karşı yaptıkları tek şey yakarmaktır; suya, dağa, taşa, doğan güneşe… Öyle görmüş, öyle bellemişlerdir atalarından. Güneş de, ay da, dağlar da bunun için dururlar hep durdukları yerde. Var olmakla yok olmak iç içedir. Gün doğumuyla başlayan yaşam, kuytuda bekleyen ölümle eşlenir böylece. Yaşam; nefes kadar yakın, ölüm su kadar uzaktır kendilerine.