Dava

Stok Kodu:
9786054467938
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
216
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017-04
Çeviren:
Nisan Aygün
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%20 indirimli
18,00
14,40
9786054467938
411505
Dava
Dava
14.40

“Josef K. bir şey yapmadığı halde bir sabah tutuklandı, ona iftira atılmış olmalıydı. Kiralamış olduğu odanın sahibi Bayan Grubach'nın aşçısı ona her sabah saat sekize doğ­ru kahvaltısını getirirdi, o gün gelmemişti. Fakat böyle bir şey şu ana kadar hiç olmamıştı. K. biraz daha bekle­di, yattığı yerde başını kaldırmadan karşı binada oturan ve kendisini büyük bir merakla seyreden ihtiyar ka­dına baktı, biraz endişeli biraz da acıkmış olarak zile bastı. O anda biri kapıya vurdu ve daha önce bu evde hiç rastlamadığı bir adam içeri girdi.”

“K. şimdiki görevinin, başının üzerinde elden ele dolaşan bıçağı alıp kendisine saplamak olduğunu gayet iyi anlamıştı. Fakat bunu yapmadı, aksine henüz ser­best olan boynunu bir o yana, bir bu yana çevirdi. Tam ola­rak kendinden bekleneni yerine getiremiyordu, o son adımı atmaya cesaret edemiyordu, resmi makamların bütün işini yapmayacaktı; bu son hatanın sorumluluğunu, bunun için gerekli olan gücün kalanını onun elinden alan üstlenecekti. Bakışları taşocağının yanı başındaki evin son katına takıldı. Tıpkı bir ışığın birden çakması gibi pencerelerden birinin ke­penkleri açıldı, bir insan, güçsüz ve zayıf, uzakta ve yüksekte birden öne eğildi, kollarını öne uzattı. Kimdi o? Bir dost mu? İyi bir insan mı? Gördüklerinden etkilenen biri mi? Yardım etmek isteyen biri mi? Tek kişi miydi? Birçok kişi miydi? Hâlâ yardım gelebilir miydi? Unutulan itirazlar var mıydı? Kuşkusuz böyle itirazlar vardı. Mantık ne kadar sarsılmaz olsa da, yaşamak isteyen bir insanın önünde duramazdı. Şimdiye kadar yüzünü hiç göremediği yargıç neredeydi? Bir türlü çıkamadığı o yüksek mahkeme neredeydi? Ellerini kal­dırdı, tüm parmaklarını açtı.”

“Josef K. bir şey yapmadığı halde bir sabah tutuklandı, ona iftira atılmış olmalıydı. Kiralamış olduğu odanın sahibi Bayan Grubach'nın aşçısı ona her sabah saat sekize doğ­ru kahvaltısını getirirdi, o gün gelmemişti. Fakat böyle bir şey şu ana kadar hiç olmamıştı. K. biraz daha bekle­di, yattığı yerde başını kaldırmadan karşı binada oturan ve kendisini büyük bir merakla seyreden ihtiyar ka­dına baktı, biraz endişeli biraz da acıkmış olarak zile bastı. O anda biri kapıya vurdu ve daha önce bu evde hiç rastlamadığı bir adam içeri girdi.”

“K. şimdiki görevinin, başının üzerinde elden ele dolaşan bıçağı alıp kendisine saplamak olduğunu gayet iyi anlamıştı. Fakat bunu yapmadı, aksine henüz ser­best olan boynunu bir o yana, bir bu yana çevirdi. Tam ola­rak kendinden bekleneni yerine getiremiyordu, o son adımı atmaya cesaret edemiyordu, resmi makamların bütün işini yapmayacaktı; bu son hatanın sorumluluğunu, bunun için gerekli olan gücün kalanını onun elinden alan üstlenecekti. Bakışları taşocağının yanı başındaki evin son katına takıldı. Tıpkı bir ışığın birden çakması gibi pencerelerden birinin ke­penkleri açıldı, bir insan, güçsüz ve zayıf, uzakta ve yüksekte birden öne eğildi, kollarını öne uzattı. Kimdi o? Bir dost mu? İyi bir insan mı? Gördüklerinden etkilenen biri mi? Yardım etmek isteyen biri mi? Tek kişi miydi? Birçok kişi miydi? Hâlâ yardım gelebilir miydi? Unutulan itirazlar var mıydı? Kuşkusuz böyle itirazlar vardı. Mantık ne kadar sarsılmaz olsa da, yaşamak isteyen bir insanın önünde duramazdı. Şimdiye kadar yüzünü hiç göremediği yargıç neredeydi? Bir türlü çıkamadığı o yüksek mahkeme neredeydi? Ellerini kal­dırdı, tüm parmaklarını açtı.”

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat